CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na linç girişimini bir gezide öğrendim. Doğu ve Batıyı yani Grek ve Pers’i birleştirme hayali kuran Helenistik dönem Ermeni Kommagene kralı Mithridates’in, bu amaçla tanrılarla anlaşma yaptığı bir coğrafyadaydım.
Şarap tanrısı Dionysos’un sarhoş betimlendiği; babası, ölümlü ölümsüz herkese aşık olabilen tanrıların tanrısı Zeus’un Europa’yı kaçırabilmek için boğa kılığına girmesinin mozaiğe dökülüp, evleri süslediği o güzel topraklardaydım.
Ülkesine kırk yıldan beri hizmet eden insanların buluşması olan gezinin, coğrafya ya da kültürel mirası öğrenmekten ziyade bir insan gözlemine dönüşeceğini henüz bilmiyordum.
Bölgedeki insan varlığını daha detaylı incelemeye, belki de Kılıçdaroğlu’na saldırı girişimi sonrasındaki yayımlanan, başları kırmızı daire içine alınmış saldırganların fotografları neden olmuştu. Kommagene’den kalmış, farklı kültürlerin barış içinde yaşama alışkanlığı olan topraklardaki insanlar da bu surette miydi?
Bakkal Birol abiyi tanıdım öncelikle. İstanbul’daki, muhtemelen taşeronu olduğu modern apartmanın müştemilatına kaçak olarak kondurduğu şarküteriyi işleten Karadenizli’den farkını gördüm. Siyasi bilincine hayran oldum.