Düş gücü yüksek bir arkadaşım vardı. Ona göre, herhangi bir “oval” ofisin hemen yanında yer alan “kare” şeklindeki odaya yerleştirilmiş “yuvarlak” masada dört kişi oturmaktaydı.
Masanın yalnızca orta bölümüne odaklanan oda aydınlatmasının dışında kaldıkları için, etrafındakileri görememekteydik. Muhtemelen masanın üstünde, yüzey kaplaması olarak yer alan bir dünya haritası da vardı.
Ne zaman dünyanın her hangi bir yerinde, onların başının altından çıktığı aşikar bir musibet belirse bu masa aklımıza gelirdi. Arkadaşımın en büyük fantezisi, bir kereliğine de olsa o masanın bir ucuna ilişip, nasıl karar verdiklerine tanık olabilmekti!
Benim fantazyalarım ise her zamanki gibi daha kuruydu! Bırakın küresel düşünmeyi, yerel ölçekteki kara gözlüklü karar alıcılardan, ulusal ölçektekilere bile zar zor terfi edebilmiştim.
Gerçi, normal bir ülkede gerçek üstü diye tanımlanabilecek bir gündem bizim ülkemizde o kadar olağanlaşmış, sıradanlaşmıştı ki benim fanteziler gittikçe değersizleşti .