Gazze’de Hamas’ın 7 Ekim’de başlattığı Aksa Tufanı operasyonunun ardından dünyada birbirleriyle mücadele eden güçlerin eylemleri, şu gerçeği açık bir şekilde ortaya koydu: Gazze’deki muharebe, sadece Filistin ile İsrail arasında bir savaşın parçası değil, ABD emperyalizmi liderliğindeki Atlantik İttifakı ile gelişen dünya ülkeleri arasında dünya çapındaki mücadelenin çarpışma sahasıdır. Filistin bu mücadelede ön cephedir. Dolayısıyla, Gazze’de Filistinlilerin kaybı, Atlantik İttifakı’nın hedefinde yer alan Türkiye’nin de kaybı anlamına gelmektedir. Bu nedenle konuyu, “savaşın yayılması, Türkiye’yi de etkileyebilir, o zaman bunu engelleyelim” görüşünü temel alarak incelemek yanlıştır.
Eğer İsrail, Gazze’de durdurulup geriletilmezse, ABD-İsrail saldırganlığının bütün bölgede atağa geçeceği koşullar ortaya çıkacaktır. Bölgedeki bu atağın asıl hedefi ise Türkiye olacaktır. Filistin’e yönelik saldırılar, Türkiye’yi de parçalayarak kurulması amaçlanan İkinci İsrail projesinden ve Doğu Akdeniz’deki Türkiye karşıtı ABD-İsrail-Yunanistan-Güney Kıbrıs ittifakından ayrı bir şekilde değerlendirilemez.
ABD ve İsrail’in özellikle son 5 yıldaki eylemlerini inceleyince bu durum daha açık anlaşılacaktır. MOSSAD’ın eski Başkanı Yossi Cohen’in 2019 yılında “İran’ın gücü kırılgan, Türkiye, daha büyük tehdit” açıklaması aslında İsrail devletinin Türkiye yaklaşımını net olarak ifadesiydi. Türkiye’ye yönelik İsrail stratejisiyle ilgili başka bir değerlendirme 16 Eylül 2021’de Jerusalem Institue for Strategy and Security (JISS) adlı İsrail kuruluşunun, “21. yüzyılda İsrail (ve komşuları) için en büyük engel Türkiye” başlıklı raporuydu. Bu raporda İsrail’in, çıkarlarının önündeki en büyük engel olarak görülen Türkiye’ye karşı yapılması gereken politikalar ele alınıyordu.
İsrail, bu stratejiye uygun olarak Türkiye’ye karşı Yunanistan ve Güney Kıbrıs ile ittifak kurdu. ABD, Adalar Denizi’ne ve Yunanistan’a yığınak yaparken, Atina’ya askeri destek verdi. “İsrail’in Türkiye’ye karşı Doğu Akdeniz’de savaşa hazır olması gerektiğini” savunan görüşler, İsrail devletine danışmanlık yapan uzmanlarca açık açık dile getirildi. (Bkz. Fikret Akfırat, Aydınlık, 17 ve 24 Temmuz 2022)
Biden’ın işbaşına geldikten üç ay sonra yaptığı 24 Nisan açıklamasında 1915 olayları ile ilgili “soykırım” nitelemesini kullanmasıyla ortaya konan ABD stratejisinde Türkiye’nin hedef olarak görüldüğü açıktır. Üstelik o günden bu yana ABD, Suriye’de PKK’yı eğitip donatmış, Türkiye’nin operasyonlarına karşı durmuş, son olarak Türkiye’nin insansız hava aracını düşürmüş ve bunu büyük bir pervasızlıkla açıklamıştır.
ABD-İsrail ikilisinin, 2023 yılı başında Doğu Akdeniz’de şimdiye kadarki en büyük ortak askeri tatbikatı bu stratejinin bir başka göstergesiydi. 23-27 Ocak 2023’te yapılan Juniper Oak 23 adlı tatbikat, bölgeye yönelik bir gövde gösterisi niteliğindeydi.“İran’a açık sinyal” diye duyurulan tatbikat, geniş ölçekte hem Rusya ve Çin’e yönelik bir güç gösterisi hem de başta Türkiye olmak üzere bölge ülkelerine yönelik bir sopa gösterme anlamına geliyordu.