Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, Reuters ajansına verdiği demeçte şöyle diyor: “Türkiye, Suriye’den çekilme koordinasyonunu ancak yeni anayasa kabul edildikten, seçimler yapıldıktan ve sınırlar güvence altına alındıktan sonra görüşebilir.” (Reuters, 12 Ağustos 2024).
Güler aynı içerikte açıklamaları daha önce de yapmıştı. Bu açıklamanın, Suriye ile ilişkileri düzeltme konusunda iki ülkede de olumlu bir rotaya girildiği bir dönemde yapılıyor olması önemli. Bu yaklaşım, açık söyleyelim, ABD’nin açıkladığı resmi pozisyonla aynı doğrultudadır. ABD, Suriye’yi bölme operasyonuna girişirken, anayasa ve serbest seçimlerin yapılması bahanesine sarılmıştır.
Hatırlayalım, 2011’de başlayan sözde Suriye ayaklanmasının bahanesi “diktatörlüğe karşı mücadele” idi. ABD bu konuda o kadar pervasızdı ki, Şam’daki ABD Büyükelçisi Robert Ford, kökü dışarıda “muhalif”lerle toplantılar yapmış, hatta Suriye Hükümeti’ne karşı ülke dışından örgütlenen gösterilere bile katılmıştı.
O dönem Tayyip Erdoğan yönetimindeki AK Parti Hükümeti’nin de içinde olduğu ABD önderliğindeki Atlantik cephesinin, Suriye’yi yıkım ve bölme operasyonu böyle başlamıştı.
ABD bir yandan Suriye’de yıllardır yer altında örgütlediği El Kaide bağlantılı sözde cihatçı örgütlerle birlikte PKK/PYD gibi terör örgütlerini sahaya sürerken, diğer yandan Suriye Hükümeti’ne “serbest seçimler ve yeni anayasa” bahanesiyle uluslararası baskı uyguluyordu. Bugün karşı karşıya olduğumuz tablonun temelleri böyle atılmıştı.
2012 yılından itibaren Suriye’nin sınırlarındaki kontrolü kaybetmesi üzerine, Türkiye sınırındaki bölgelerin büyük kısmı önce El Kaide bağlantılı çeşitli grupların daha sonra da PKK/PYD’nin eline geçti ve bugünkü bölünmüş Suriye noktasına geldik. Üstelik Türkiye’nin, Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı harekâtlarını yapmasını zorunlu kılan şartların nedeni de bu süreçtir.