Kiminle savaşıyoruz? Cevabı açık: ABD. Herkes biliyor ama üstünü örtmeye çalışanlar var. Washington yıllardır, Türkiye’nin gözünün içine baka baka PKK terör örgütünü ağır, orta, hafif silahlar ve mühimmatlarla donatıyor, eğitiyor. PKK, o silahlarla Türkiye içinde, Irak’ın kuzeyinde, Suriye’nin kuzeyinde Mehmetçiğimizi vuruyor. ABD, Irak’ın kuzeyinde uyguladığı planın aynısını, Barzani-Talabani’nin yerine PKK’yı yerleştirerek Suriye’de hayata geçiriyor. Hiçbir sis perdesi ya da örtüsü yok, her şey ortada!
Peki Hükümetimiz ne yapıyor? Amerikan/NATO silahlarıyla donatılmış terör örgütünün saldırısında 12 Mehmetçiğimizi şehit verdikten üç gün sonra, “ABD ile müttefikliğin gereği”ni yerine getiriyor ve İsveç’in NATO üyeliğinin TBMM Dışişleri Komisyonu’nda onaylanmasını sağlıyor.
Terör saldırısında TBMM’nin ortak bildirisine imza atmayan ana muhalefet partisi CHP de, konu NATO olunca hazırola geçiyor. MHP’nin durumu ise “hem ağlarım hem giderim”.
Bütün bu manzaranın anlamı açıktır: NATO Türk siyasetini esir almıştır. “Yerli ve milli”lik cilası dökülmüş, NATO’culuk açığa çıkmıştır.
Kimse gocunmasın, işin gerçeği budur!
Bırakın bu taktikmiş, pazarlıkmış uydurmalarını. “F 16 alacakmışız da, Türkiye İsveç’in üyeliğini onaylarsa ABD de Kongre’den geçirecekmiş”. Kendi kendimize gelin güvey oluyoruz. Biden yönetimi, bu konuda herhangi bir söz vermediği gibi Kongre nezdinde hiçbir adım da atmış değil. Yani aslında pazarlık diye bir durum da yok.