TÜRKİYE’de, başta ABD olmak üzere ‘Batı karşıtlığı’ yükseliyor.
Bunun temel nedeni son yıllarda ABD ve Avrupa Birliği’nin (AB) Türkiye’ye karşı izledikleri politikalardır.
ABD’nin ve AB ülkelerinin; ekonomik, siyasi ve askeri olarak aynı kampta yer almamıza karşın, PKK’yla mücadelede Türkiye’ye yardımcı olmadıkları bir gerçektir. Buna, FETÖ’nün 15 Temmuz’da giriştiği kanlı darbe girişimi karşısında ABD ve AB’nin takındığı ‘seyirci’ tutum da eklenince, Türkiye’de ‘Batı karşıtlığı’nın tavan yapmasına şaşmamak gerekir.
Batı’nın bu iki terör örgütüyle mücadelede, Türkiye’ye yardımcı olmasını bir kenara bırakın, aksine, terör örgütlerini kollayıp destekler bir pozisyon aldığı gün gibi ortadayken, başka bir sonuç beklemek abesle iştigal olur.
BATI KARŞITLIĞI
Batı karşıtlığı Türkiye’de yeni bir olgu değil. İster sağ ister sol, ister dinci ideolojiye sahip olsun, toplumun her kesiminde Batı karşıtlığı eskiden beri vardır. Dinci ideolojiye sahip kesimlerde baskın faktör din farklılığı olsa da her üç ideolojideki karşıtlığın ortak paydası; sömürgeci, işgalci, faşist, emperyalist Batı’ya olan karşıtlıktır.
Bugün adına ‘küreselleşme’ denilse de Batı’nın kurduğu dünya düzeninin emperyalist, işgalci, sömürücü, faşist karakteri devam etmektedir.
Batı karşıtlığına son dönemde iki yönden itiraz ediliyor. Birincisi, Batı’yla ara bozmanın ileride Türkiye’nin zararına sonuçlar doğuracağı eleştirisi. İkincisi ise her şeyden Batı’yı sorumlu tutup kolaycılığa kaçıldığı...
Birincisine karşı şu söylenebilir: Türkiye, Batı ittifakının bir üyesi olmasına karşın, başta PKK terörü olmak üzere bekasıyla ilgili sorunlarda gerektiği düzeyde işbirliği ve yardım görmemiştir. Aksine, ABD ve AB’nin tutumu bazen doğrudan bazen dolaylı olarak Türkiye karşıtlarından ve terör örgütünden yana olmuştur.