Seçmen 14 Mayıs’ta şuna karar verecek:
İkinci Yüzyıl’da Atatürk’ün hedef gösterdiği gibi demokratik, laik, insan haklarına, kadın-erkek eşitliğine, çağdaş hukukun üstünlüğüne dayalı modern bir Türkiye mi istiyor yoksa Afganistan gibi, bazı Arap ülkeleri gibi şeriatla yönetilen, kadınların zorla kapatıldığı, çalışamadığı, evde köle gibi yaşadığı radikal İslamcı bir Türkiye mi istiyor?
AK Parti iktidarının siyasal İslamcı olduğu, özellikle cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçildikten sonra daha açık bir şekilde görünür hale geldi. İktidar, bilim yerine hurafeleri temel alan bir politika izledi, izliyor. Devletin laik yapısını ve kadrolarını büyük ölçüde tasfiye etti, yerine siyasal İslamcı kadrolar yerleştirildi.
Bu kadro Türkiye’yi çok kötü yönetti. Ekonomiyi ağır bir krize soktu, işsizliği, enflasyonu zirveye taşıdı. Halkın çok büyük çoğunluğunu geçinemez hale getirdi. Yoksulluk ve yolsuzluk yaygınlaştı. Sadece iktidar, iktidar kadroları, iktidarı destekleyen şirketler, bizzat iktidarın kurduğu akraba ağırlıklı şirketler para kazandı, zenginliğine zenginlik kattı.
Şimdi bu sorunlar nedeniyle seçimi kaybedeceğini anlayan iktidar siyasal İslamcılığı biraz daha koyulaştırdı. HÜDA PAR ve Yeniden Refah Partisi’nin katılımıyla Cumhur İttifakı artık radikal bir ittifaka dönüştü.
İktidar seçimi yeniden kazanırsa HÜDA PAR ve Yeniden Refah Partisi de iktidar olacak ve taleplerinin uygulamaya girmesini Parti’nin verdiği sözleri tutmasına isteyecekler.