›› Dolmabahçe’deki ofisinde gazetelerin genel yayın yönetmenlerine yemek veren Başbakan Ahmet Davutoğlu, son günlerdeki PKK ve IŞİD’e karşı düzenlenen askeri operasyonların amacını ve sonuçlarını anlattı, gündeme ilişkin bilgiler verdi
Başbakan Ahmet Davutoğlu, gazetelerin genel yayın
yönetmenlerine Dolmabahçe’deki ofisinde verdiği akşam
yemeğinde soruları yanıtladı, PKK ve IŞİD’e (DEAŞ) karşı
yapılan askeri operasyonların amacını ve sonuçlarını anlattı.
Davutoğlu’nun gelişmeler ve gündemdeki konularla ilgili görüşleri
şöyle:
KANDİL VESAYETİ
Bizim bütün gayretimiz Türkiye’de kurumsallaşmış bir demokrasinin
yerleşmesini sağlamak. Kurumsallaştığı zaman o seçimler anlam
kazanıyor. Seçimlerin temeli meşruiyettir. Güç kullanan aktörlerin
meşruiyetini halktan almasına araçtır seçimler. Kimse 7 Haziran
seçimlerine bir vesayet gölgesi düştüğünü söyleyemez. Mesela
2007’de söylenebilirdi. 27 Nisan muhtırası ile. Ama başka
vesayetlerin olduğu da bir vakıa. Son dönemde işte sadece paralel
yapıyı kastetmiyorum, Türkiye’de, onu da kastediyorum ama sadece
onu kastetmiyorum özellikle çözüm süreci sonrasında ve gelinen
aşamada siyasi aktörlerin kendi başlarına davranıp davranamadıkları
önemli bir mesele halini aldı. Yani 7 Haziran seçimleri sonrasında
baktığımızda görünen siyasi aktörler dışında bir de o aktörlerin
üzerinde söz söyleyen, yönlendiren taraflar olduğu da aşikar.
Özellikle HDP-Kandil ilişkileri bağlamında. Bir başka vesayetin öne
çıktığını görmemiz mümkün.
SEÇİM SONRASI AK PARTİ
7 Haziran seçimlerinden sonra yaşananları hep beraber gözledik.
Belki 13 yıllık tek parti iktidarı sonrasında bu yeni duruma en zor
intibak eden tarafın Ak Parti olması beklenebilirdi. Nihayet 13
yıldır tek parti iktidarı yaşamış. Ama herhalde herkes kabul edecek
ki 8 Haziran’dan bugüne kadar son derece ilkeli bir tutumla bir
resmi doğru okumaya çalıştık yani halk tek parti iktidarı demedi.
Hükümet ortaklığı dedi. Bunun gereğini yapmaya çalışıyoruz o günden
bugüne. Anayasal meşruiyet sınırları içinde yapmaya
çalışıyoruz.
KAOS BEKLENTİSİ
Fakat bir taraftan bunu yaparken herhalde bazı çevreler Türkiye’de
bir kaos ortaya çıkacağı, bir boşluk ortaya çıkacağı ve bu
boşluktan bazı vesayetlerin tekrar etkin bir şekilde su yüzüne
çıkacağı hesabını yapmaya başladılar. Suruç saldırısı
olduğunda dedim ki, bu Türkiye’ye karşı yapılmış bir saldırıdır,
bunu samimiyetle söyledim. Bakın 2007 seçimleri sonrasında, bunları
da tesadüf görmüyorum, Dağlıca baskını yapıldı. Dağlıca
baskını bir terörize havayla, 2007 seçimlerinin kazanımları yok
edilmeye çalışıldı. Kazanımdan kastım tek parti
iktidarı,cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili halkın verdiği
mesaj vesaire. 2011 seçimlerinde yüzde 50 ile iktidara gelmenin
şeyiyle Ak Parti’nin önünde yeni bir ufuk açılırken bu sefer
yine Temmuz ayında, hemen seçim sonrasında hatırlarsanız,
Silvan, Lice olayları, oradaki terör faaliyetleri ile...
Arkasından bir dalga halinde çözüm sürecinin başladığı 2012’de,
daha önce çözüm sürecinin başka aşamaları vardı. Son aşaması
diyelim 2012 Ocak’ına kadar bir şiddet sarmalı içine girdik. Şimdi
2015 seçimleri sonrasında da bu sefer yine herhalde bazı yerlerde
“Tam Türkiye’de kaos çıkarmanın vaktidir, gün bugündür” diyenler
oldu. Dikkat edin, Suruç’ta 33 vatandaşımız katledildi. Yani
verilen mesaj şu: Burada kamu otoritesi yoktur, kamu düzeni yoktur,
silahı sadece asker taşımaz, polis taşımaz, şehir milisleri,
gerillalar (da taşır), ne derseniz deyin, böyle bir tablo.
Arkasından Adıyaman’da askerimizin şehit edilmesi ve iki
polisimizin evlerinde uyurken şehit edilmesi.