TÜRK halkı ölümünün 78. yılında Atatürk'e duyduğu sevgiyi, saygıyı,
güveni dün bir kez daha gösterdi.
Ölümünün ardından on yıllar geçse bile halkı tarafından Atatürk
kadar sevilen, saygı duyulan bir başka lider yoktur herhalde.
Anıtkabir’e ve Dolmabahçe’ye akın eden her yaştan on binler bir
yana, saygı duruşu için saat tam 9’u 5 geçe uçakta ayağa kalkan
başka bir millet var mıdır acaba? Hiç sanmıyorum. Bu saygı duruşu
dünyada ilk olmalı.
Halkımızın, Atatürk’e duyduğu sevgiyi bu 10 Kasım’da her
zamankinden çok daha yoğun bir duygusallık içinde dışavurmasında 15
Temmuz’da atlattığımız badirenin etkisi olduğunu düşünüyorum. Türk
halkı o gece neye saldırıldığını, neyi kaybetmek üzere olduğunu çok
iyi gördü ve tehlikeyi canı pahasına bertaraf etti. Ve ulusal
görevini yapmış olmanın gururu içinde 10 Kasım’da Atatürk’ün
huzuruna koştu; orada olamayanlar yolda, uçakta, vapurda, otobüste,
işinin başında, hastanede, okulda, maden ocağında ayağa
kalktı...
DEVLETE GÜVEN
15 Temmuz kalkışması en büyük darbeyi güven duygusuna vurdu.
Askere, polise, savcıya, yargıca, öğretmene, özetle devlete duyulan
güveni sarstı. Önemli ölçüde hasar verdi. Bu hasarın oluşmasında en
büyük etken, darbe yapmaya kalkan teröristlerin Türk Silahlı
Kuvvetleri (TSK) içinde yuvalanmış, FETÖ’ye bağlı subay,
astsubayların olmasıdır.
Anketlerde her zaman en çok güven duyulan kurum olarak TSK’dan
böyle bir hamle gelmesinin yarattığı şok, güven duygusunu çok ciddi
biçimde zedeledi. Bu hasarı doğal bir sonuç saymak ve hemen onarmak
devlete düşen ilk görevdir.
Düşünün ki, FETÖ’den emir alan, Genelkurmay karargâhında
Genelkurmay Başkanı dahil komutanları derdest edebilecek, TBMM’yi,
MİT’i, Emniyet’i F-16’larla bombalayabilecek, halkın üzerine tank
sürebilecek, helikopterden tarayabilecek, 246’sını şehit edip
binlercesini yaralayabilecek, demokratik laik Türkiye
Cumhuriyeti’ni yok edebilecek, general, amiral, subay ve
astsubayların giriştiği bir kalkışmadan söz ediyoruz.