"İNGİLİZ oyunu" eskilerin kullandığı bir tabirdir.
Birinci Dünya Savaşı’nı yaşamış ve yaşamışlardan dinlemiş olan
kuşağın dilimize yerleştirdiği ve Türklerin İngilizlere
güvensizliğini yansıtan bir ifadedir. Bu kavram, Birinci Dünya
Savaşı’nda “Arapların Osmanlıyı, İngilizlerin kışkırtmasıyla
arkadan hançerlediği”, “Kürt isyanlarını İngilizlerin çıkardığı” ve
nihayet “Musul’u oyunlarla aldıkları” gibi tarihi olay ve yorumlara
dayandırılır.
Musul’un, İngiliz mandası altındaki Irak’a bırakılması da bu kuşaklara göre İngiliz oyununun bir sonucudur.
Musul’la ilgili oyun, daha çok Nesturi ve Şeyh Sait isyanlarını ifade eder, ancak İngiltere’nin sahadaki askeri gücüne dayanarak diplomaside sonuç aldığını da söylemek gerekir.
Musul’un 1926 Ankara Antlaşması’yla İngiliz mandası altındaki Irak’a bırakılmasından önce yaşananları kısaca hatırlamakta fayda var.
İngilizler Musul’u Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda 30 Ekim
1918’de Mondros Mütarekesi imzalandıktan hemen sonra 1 Kasım
1918’de işgal etmişlerdir. Bu ani hamleyi beklemeyen Osmanlı
devleti, buradaki birliklerini takviye edememiş, Mondros
Mütarekesi’nin 7. maddesini bahane eden İngiliz general Marshall,
Osmanlı’nın ahaliye işkence ittiğini öne sürerek, lüzumlu gördüğü
noktaları işgal edeceğini açıklamış ve Türk ordusunun Musul’u terk
etmesini istemiştir. Osmanlı birliklerinin komutanı Ali İhsan Paşa
durumu görüşmek için İstanbul’a hareket ettiğinde, İstanbul’dan
“Musul’u tahliye edin” emrini almıştır. (Sezen Kılıç, Musul sorunu
ve Lozan, Atatürk Kültür Dil ve Tarih Kurumu Araştırma Merkezi
yayını) Mustafa Kemal ve Fevzi Paşa, Musul’un Arap yönetimine
geçmesini istemeyen Türkmenler ve Kürtlere takviye birlikler
göndermeye çalışmışlarsa da diğer yerel güçleri yanına çeken
İngilizler Süleymaniye’yi terk etmiş, ancak Musul’u tutmayı
başarmışlardır. Mustafa Kemal’in Musul’u kurtarma gayretleri daha o
tarihte başlamıştır.
Sonuçta, Musul daha Lozan başlamadan İngiliz egemenliğine
girmiştir.