İSLAMOFOBİ, 20. yüzyılın başlarında Batı literatürüne girmiş olmakla birlikte özellikle New York'ta İkiz Kuleler'e 11 Eylül 2001'de yapılan saldırıdan sonra yaygın olarak kullanılan bir kavram haline geldi.
Batı dünyasının ‘yeni düşman’ı tanımlamak üzere yoğun şekilde kullanıma soktuğu ve istismar ettiği bir yaklaşım olarak dinler arası yakınlaşmayı engellediği gibi kültürel bir ayırımcılığa yol açtı.
Bu kavram önceki gün Washington’da Doğan Grubu ve Atlantik Konseyi’nin katkılarıyla düzenlenen bir panelde masaya yatırıldı. Türkiye’den eski Devlet Bakanı Prof. Dr. Mehmet Aydın’ın aydınlatıcı açıklamalarıyla katkıda bulunduğu panel, İslamofobi endişesinin yapaylığını ortaya koyduğu gibi yol açtığı olumsuzlukları da gözler önüne serdi.
Panelde açış konuşması yapan Hürriyet Yönetim Kurulu Başkanı Vuslat Doğan Sabancı “İslamofobi zehirdir ve yenmek gerekir” saptamasında bulundu. DAEŞ ve El Kaide gibi örgütlerin İslam’ı ve Müslümanları temsil etmediği vurgusu yapan Vuslat Doğan Sabancı, İslamofobi endişesinin esasen Batı karşıtlığını da körüklediğine dikkat çekti. Bu kavramın kullanılmasıyla nefret söyleminin yaygınlaştığını da vurguladı ve bu kavramın ve yarattığı endişenin mutlaka ortadan kaldırılmasını savundu.
POLİTİK SORUMLULUK
İslamofobi kavramından ve yarattığı endişeden Batı dünyası sorumludur.
El Kaide ve DAEŞ gibi terör örgütlerinin sözüm ona İslam adına ortaya çıktıkları zeminin yaratılması başta ABD olmak üzere Batılı emperyal güçlerin politik hedeflerinden kaynaklanmıştır.
ABD’nin, Sovyetler Birliği’ni güneyden ‘Yeşil Kuşak’la sarılması projesinin kaynaklık ettiği radikal grupların beslendiği ortamdan Sovyet Bloku’nun dağılmasından sonra yine Batı tarafından cepheye sürülmesinin yol açtığı bir sorundur İslamofobi...
Taliban ve onun üzerinde gelişen El Kaide, Sovyetler’den sonra ABD’nin Afganistan’ı işgaliyle büyüyüp serpilmiştir. DAEŞ’in de yine ABD’nin Irak’ı işgalinden sonra ortaya çıktığı bir gerçektir. Her iki örgütün de kanlı eylemlerinde Batı’nın Sovyetler