ŞORT giydiği için otobüste Ayşegül Terzi'yi tekmeleyen Abdullah
Çakıroğlu ilk celsede tahliye edildi.
Bu karara isyan etmemek mümkün değil. Nitekim vicdan sahibi herkes
isyanını dile getirdi.
Abdullah Çakıroğlu’nun ‘savunma’ niyetine söyledikleri tekrar etmeye değmeyecek kadar izandan yoksundu. Akli dengesi yerinde olduğuna göre söyleyeceği hiçbir şeyin dikkate alınmaması gerekir, tahliye kararı veren yargıcın da almaması gerekirdi.
Abdullah Çakıroğlu’nu aşağılamak için bir şeye benzetmek de anlamsız. Çünkü neye benzetirseniz benzetin, benzettiğiniz şeye de hakaret olur. Ancak kendisine benzetilebilir.
DOĞAL EŞİTLİK
Kadın-erkek eşitliği konusunda çok şey yazılıp söylenmiştir.
Eşitsizliğin ilk hali yerleşik, dolayısıyla ‘mülkiyetli’ yaşamla
başlamıştır. Erkek kaba gücünün ‘şeyler’i mülkiyetine alması ve
kadını da o şeylerden biri olarak görmesi ‘kadın-erkek eşitsizliği’
sorununun başlangıcıdır. Abdullah Çakıroğlu’na kadar değişik
dozlarda erkeğin kadına tahakküm çabası olarak devam etmiştir.
İnsanlık, erkeğin kaba güçten ekonomik güce, ekonomik güçten sosyal ve siyasal güce dayanan ‘tahakküm’ü nedeniyle, kadın-erkek arasında doğal eşitliğe bir daha ulaşamamıştır.
Bu doğal eşitliği en güzel –daha önce bir başka yazımda da değindim gibi- bilim insanı Dorothy Lee’nin şu sözleri tarif eder: