KIBRIS sorununun artık Suriye sorunundan bağımsız
düşünülemeyeceğini dün yazmıştım.
Irak’ı ve Suriye’yi içsavaşa sürükleyen ve fiilen her iki ülkeyi de
üçe bölen emperyalist müdahale devam ederken, aynı anda, Kıbrıs
müzakereleri de hız kazandı.
Suriye’nin bölünüp kuzeyinin PKK-PYD ‘devletçiği’ne bırakılması ve
Akdeniz’e bir koridor açılmasının Türkiye açısından Kıbrıs’ın
özellikle de Karpaz (Zafer) Burnu’nun önemini daha da artırdığına
işaret etmiştim.
Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğine kapıların sıkıca kapandığı,
Suriye’nin parçalanmak üzere olduğu bir dönemde KKTC’nin varlığı
stratejik önemdedir. Böyle bir süreçte Kıbrıs Türklerinin içinde
eriyecekleri bir modele de Karpaz’ın verilmesine de “Evet”
denilemeyeceğini vurgulamıştım. Böyle bir sonucun Türkiye’nin Doğu
Akdeniz’de haklarını ve geleceğini korumasına imkân bırakmayacağına
değinmiştim.
Kıbrıs sorunuyla Suriye sorunu arasında bağlantı kurulmasını
anlamakta zorlananlar oldu. Oysa haritaya bakıldığında, İskenderun
ve Mersin limanları, Hatay’ın konumu, Suriye’de açılmak istenen
PKK-PYD koridorunun Akdeniz’e çıkışı, Kıbrıs’ın etrafındaki
doğalgaz yataklarının yeri, Doğu Akdeniz’deki enerji ve ticaret
yolu çok açık biçimde bu bağlantıyı gösteriyor.
Haritadan da anlaşılacağı gibi KKTC’den vazgeçilmesi, Karpaz’ın Rum
egemenliğine bırakılması, Türkiye’yi Doğu Akdeniz’de
etkisizleştirmek ve güvenliğini de riske atmak demektir.
SON SÖZ
Ortadoğu’daki gelişmelerle Kıbrıs sorunu arasındaki bağlantıyı çok
iyi açıklayan çalışmalardan biri Türkiye Barolar Birliği tarafından
çıkarılan ve “Kıbrıs’ta Son Söz Söylenmedi” adını taşıyan konferans
kitabıdır.
Bu yılın mart ayında Barolar Birliği Başkanı Prof. Dr. Metin
Feyzioğlu’nun yönettiği Kıbrıs konulu yuvarlak masa çalışmasındaki
görüşleri içeren rapor çarpıcı bilgilerle dolu.
Prof. Dr. Feyzioğlu’nun da vurguladığı bazı sonuçlandırıcı
değerlendirmeleri aktarayım:
Kıbrıs meselesi; Suriye ve Irak’ta yürüyen içsavaş görünümlü
vekalet savaşlarından, PYD’ye kurdurulmak istenen devletten,
Irak’tan başlayıp Suriye’den geçen ve Doğu Akdeniz’e uzanan
petrol/enerji koridorundan, Mısır, İsrail, Yunanistan, Kıbrıs Rum
kesimi arasında paylaşılmak istenen Doğu Akdeniz’deki doğalgaz
kaynaklarından bağımsız değildir.
Bir askeri strateji dehası olan Atatürk’ün Hatay’ı geri almak için
yürüttüğü ısrarlı siyasetin arkasında Kıbrıs ve özellikle Kıbrıs’ın
İskenderun Körfezi’ne doğru Karpaz Burnu vardır. İskenderun
Körfezi’ne, Hatay’ın konumuna ve Karpaz Burnu’nun Körfez’e doğru
uzanışına haritadan baktığımızda bunu kolaylıkla anlamamız
mümkündür.
Kıbrıs müzakerelerinde, Rum tarafının Karpazlardaki birkaç kiliseyi
gerekçe göstererek, toprak paylaşımında buranın birleşme sonrası
Rum eyaletine verilmesini vazgeçilmez şart olarak öne sürmelerine
dikkat etmek zorundayız. Kıbrıs ve Karpaz Burnu, Türkiye’nin Doğu
Akdeniz’deki milli menfaatleri ve bir bütün olarak güvenliği
yönünden vazgeçilmez önemdedir.