ÜNLÜ Fransız yazar ve filozof Albert Camus'nün "Bir ülkeyi tanımak
istiyorsanız insanların nasıl öldüğüne bakın" sözünün anlamını dün
bir kez daha yaşayarak gördük...
Adana’nın Aladağ ilçesinde 11 kız çocuğumuz ve 1 eğitmen yanarak
can verdi.
Bir tarikata bağlı ortaöğretim kız öğrenci yurdunda çıkan yangında,
çocuklarımızın cenazeleri birbirine sarılmış halde, yangın
merdiveninin kilitli kapısında bulundu. Bir umut yangın merdivenine
yönelmişlerdi ama kapı kilitliydi. 21. yüzyılda cayır cayır yanarak
öldüler, cenazeleri kömür gibi olmuştu...
Bu vahim olay, hepimizi tarifsiz acılar içinde bıraktı...
Kabullenilmesi mümkün olmayan bir olaydı.
Yoksulluğun, kimsesizliğin, cahilliğin, çaresizliğin sürüklediği,
derme çatma tarikat yurdunda canını yitiren bu yavrularımıza
Allah’tan rahmet diliyorum. Çocuklar masumdur. Melektir, mekânları
cennettir.
Anne ve babalarına sabırlar diliyorum, çaresiz
anne-babalarına...
Bir umut okusun diye çocuklarını tarikatlara terk etmek zorunda
kalan, minik cenazelerini alırken ‘kaderdir’ diye avunmaya çalışan,
korkudan doğru dürüst şikâyetçi bile olmayan ana-babalarına...
Geçen yıl Diyarbakır Kulp’ta, Kuran kursunun derme çatma soğuk
yatakhanesinde yaktıkları elektrik ocağının devrilmesi sonucu
yanarak can veren 6 çocuğumuzun anne-babası gibi... 2008’de
Konya’da tüp patlamasıyla çöken Kuran kursu binasında ölen 17 kız
çocuğumuzun hiçbiri şikâyetçi olmayan anne-babaları gibi...
Böyle ölüyor bizim çocuklarımız, Albert Camus, çok ucuza...
Babaları da öyle...
Soma’da, Ermenek’te, Zonguldak’ta...