ABD’nin eski Başkanı Barack Obama’nın, yeni Başkan Donald Trump’ın kucağına bıraktığı en büyük sorun Suriye sorunudur.
Başkan Obama, Bush-Rice ikilisinden gelen “Ortadoğu’da rejimlerin ve sınırların değişmesi” projesini bir felakete dönüştürdü. Bu felaketi Trump’a devrederek Beyaz Saray’dan ayrıldı.
Yol açtığı bu felaket nedeniyle, en başarısız ABD başkanlarından biri olarak tarihe geçecek olan Obama’nın temel yanılgısı ‘Arap Baharı’ sürecidir.
2010 yılının sonlarında başlayan Arap Baharı sürecini genç kuşağın liberal demokrasi talebi olarak gören; Libya’da, Mısır’da, Suriye’de otoriter rejimlerin devrilip yerlerine ABD desteğinde liberal demokrasilerin kurulacağı yanılgısına düşen Obama, devirdiği ve devirmeye çalıştığı otoriter rejimlerin yerine radikal dinci otoriter örgütlerin yürüyeceğini öngörememiştir.
Suriye devlet bakanı Beşar Esad’ı ‘kenara çekilmeye’ çağırmış, liberal demokrasi isteyen Suriye gençleri yerine karşısında, Irak’ta yarattığı örgütlü ve silahlı DAEŞ’i bulmuştur. Suriye’deki etkin muhalif grupların demokrasi değil kendi otoriter rejimlerini kurmak isteyen radikaller olduğunu hesaplayamamıştır. Buna, Esad’ı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarına dayanarak devirmeyi düşünürken, veto yetkisine sahip Rusya ve Çin’i yok sayma hatası da eklenmiştir. (Detaylı bilgi için bkz. Henry Kissinger, Dünya Düzeni, Boyner yayınları, s. 138-146)