KUŞKUSUZ savunma sanayine ayrılan kaynakların, sivil ekonomiye
ayrılması, teknolojinin savaş araçlarına değil refaha yönelmesi her
ülkenin tercihi olur.
Savaş yerine barış, ölüm yerine yaşam, silah yerine hayatı
kolaylaştıracak araçlar üretmek her çağdaş insan ve ülkenin ideali
olmalıdır. Ancak gerçekler maalesef ideallere uymuyor. Savunma da
-yine maalesef- hem toplumlar hem ülkeler için bir ihtiyaç olarak
kendini dayatıyor. İnsanoğlu kendi niteliklerinden kaynaklı olarak
henüz savunma sistemine ihtiyaç duyulmayan bir toplum, bir yaşam
modeli kuramadı. Bu yöndeki çabaları felsefe kitaplarında
kaldı.
Hayatın gerçeklerine dönersek, savunma ihtiyaç olmaya devam ediyor
ve son dönemde bu ihtiyaç Türkiye için daha da arttı.
Türkiye’nin karşılaştığı tehditler ulusal savunma gücünü daha da
geliştirmesi, güçlendirmesi gerektiğini ortaya koydu.
ULUSAL TEHDİT
Türkiye’nin ulusal birliği ve toprak bütünlüğüne yönelik tehdit,
Suriye iç savaşıyla daha da büyüdü. Ankara’nın Suriye sorununu
gündeme getirirken, bunun Türkiye için bir “beka sorunu” olduğunu
vurgulaması, Irak ve Suriye’nin parçalanması halinde Türkiye’nin
aynı tehdide maruz kalacak olmasından kaynaklanıyor.