Seçimlerde iktidar değişirse yeni cumhurbaşkanı ve yeni hükümeti
çok ağır sorunlar bekliyor. Siyasi literatüre geçmiş ifadesiyle
yeni iktidar, bir enkaz devralacak. İflasın eşiğine sürüklenmiş bir
ekonomi, altından kalkılması çok zor, ağır iç ve dış borç, yüzde
150’ye ulaşmış enflasyon, açlık ve yoksulluk sınırının altında
yaşayan milyonlar, milyonlarca işsiz, içi boşaltılmış, tamtakır
hale getirilmiş bir Hazine, yandaş müteahhitlere 20 yıllık, 40
yıllık, dövizle ödeme taahhütleri çok ağır bir yük oluşturuyor.
Yeni iktidarın ilk müdahale edeceği alan elbette ekonomi olacaktır.
AK Parti iktidarı sadece ekonomiyi batırmadı, devleti de
dönüştürdü. Özerk ve bağımsız olması gereken anayasal kurumları
devletin değil iktidarın kurumları haline getirdi. Liyakati hiç
dikkate almadı. Kurumların başına partili yandaşları, tarikat
mensuplarını atadı. Kamuya yeni alımlarda ise sınavı en yüksek
dereceyle kazanan liyakat sahibi adayları değil, en düşük puanları
almış ancak AK Parti’ye
veya tarikatlara bağlı, bilgisi yetersiz, sınavda gereken başarı
gösterememiş adayları memur olarak atadı. Yazılı sınavda
eleyemediği adayları mülakatlarda, sudan sebeplerle eleyerek
kendine biat edecek bir bürokrasi oluşturdu. Devlet kurumları
iktidar partisinin uzantısı haline geldi.Anayasayı, yargı
kararlarını uygulamayan iktidar demokratik, laik devleti, ABD’nin
CIA şeflerinden Graham Fuller’in ve akademisyen
Samuel Huntington’un önerdiği gibi İslamcı bir
devlete dönüştürme yolunda büyük mesafe katetti. Huntington ve
Fuller’in tezleri, Türkiye’nin Atatürk’ü ve laik cumhuriyeti
reddetmesi gerektiğiydi. Böylece kurulacak "ılımlı
İslam" devletiyle Türkiye İslam ülkelerinin lideri
olmalıydı. Huntington, Medeniyetler Çatışması kitabında Türkiye
için şöyle yazıyordu: “Türkiye’nin Müslüman ülkeler
arasında benzersiz bir yeri vardır. Türkiye’nin sonuçta bir ‘Güney
Afrika’ rolü kotarması hiç de mantık dışı değildir: Güney
Afrika’nın ırk ayrı...