Tuhaflıklar ülkesinde yaşıyoruz diyeceğim ama inanın, tuhaf kelimesi de hafif kalıyor.
Hakikat güneşimizi ceket astarımızın içinde unuttuğumuz (unutturulduğumuz) günden beri, onun bunun elinde oyuncak olarak, bir o yana bir bu yana sürüklenip duruyoruz.
Başımızı iki elimizin arasına alıp muhasebeye giriştiğimizde; biz neyiz, kimiz, neye memuruz; nereye gidiyoruz, neden bizimle uğraşıyorlar sorularına yanıt bulmakta zorlanıyoruz..