Yani, kendine güzelce bak ki alemin özü sensin. Sen varlıkların gözbebeği olan insansın.
Bir diğer deyişle insan evrenin özeti, hülasasıdır. Bundan dolayıdır ki insana ‘küçük evren-kâinat’ demişler.
İnsanoğlu, gördükleri ve görmedikleri tüm evreni tanımaya ve çözmeye memur. Kendi dışındaki evreni çözmekte pek mahir olan insanoğlu kendini anlamada, gerçeğini görmede ve çözmede çok gerilerde kalmıştır.
İnsan, hâlâ insanoğlu için meçhuldür, muammadır.
Bunun da sebebi çok açıktır; evrenin ve kendinin bir yüzünü (maddesini) biraz olsun anlayabilen insanoğlu, manasına (ruhuna, gönlüne, kalbine) bir türlü nüfuz edemedi.
İnsanoğlu daha (maddi) hakikatini çözemedi. Modern çağın biliminsanları bile gözün nasıl gördüğünü düşündükçe tepelerinin atacak gibi olduğunu haykırmışlardır.
Bunun yanında, hakkında kendisine pek az bilgi verilen ruha nasıl nüfuz etsin ve onun hakikatini anlayamadan ona nasıl neşter vurabilsin?
Maddesiyle ve manasıyla tüm eşya ve hadiselerin yansımalarının odak noktası olan ve her an halden hale giren kalbini (gönül), nefsin zararından kurtarıp nasıl sükunete kavuştursun ve dosdoğru yol üzerinde bulundursun?