Ah; şu Müslü- manlar! Vah; şu İslam âlemi!
Sayıca milyarları buluyorsunuz (!) ama her biriniz; başları kesik
horozlar gibi, kan-revan halinde uçuşmakta ve ne yaptığınızı
kendiniz bile bilmemektesiniz!
Dün, gücünüz-kudretiniz tükenince, dağılıp paramparça edildiniz.
Birliğinizin sembolü -ki bu husus dininizin gereğidir- olan
halifelik kaldırıldı ve hep birlikte başsız kaldınız; savruldukça
ufalandınız ve yerküre üzerinde küçük parçalar halinde
serpildiniz.
Kuvvet ve kudretten niye düştük ve bu hale niye geldik diye hiç
düşünmediniz; sahip olduğunuz dünya nimetlerini -ki bunlar dünyanın
geçer akçeleri olup sizi zengin kıldı- kemirip gününüzü gün etmeye
ve hepsinden önemlisi, inancınızla taban tabana zıt bir hayatı
yaşıyorsunuz.
Dininiz tevhidi -bir olan Allahü Teâlâ’ya inanmayı- ve bir ve
beraber olmayı emrederken, sizler Allah’ı bırakıp nefislerinizi,
nefislerinizin tapındıklarını ilahlar edindiniz ve değil bir ve
beraber olmak, birbirinize karşı düşmanla işbirliği yaptınız ve
yapmaktasınız; düşmanın arzusu istikametinde birbirinizi boğazlayıp
duruyorsunuz!
Bakınız, bugün dünya üzerinde akıtılan insan kanı yalnızca sizin
kanlarınız. Bu size bir şey anlatmıyor mu? Sizin mabetlerinize
saldırılıyor; siz, sizce en kutsal olan mabetlere sokulmuyorsunuz;
kılınız bile kıpırdamıyor! Hani haksızlık karşısında susan dilsiz
şeytandı? O halde sizlerin her birisi şeytanın ta kendisisiniz!
Daha ne diye hac mevsiminde gidip, gösteriş olsun diye şeytan
taşlıyorsunuz?
Hani, inancınıza göre, komşusu açken uyuyan sizden değildi?
Burnunuzun dibindeki Filistin, değil aç yatmak, kan ağlarken,
Müslüman yavruları ölü balıklar gibi sahillere vururken nasıl
uyuyabiliyor ve nasıl gülebiliyorsunuz? O zaman, sizler adınızı
koyun: Kimsiniz ve kiminlesiniz?