Kılıçdaroğlu, on yıl önce; gizli ve aleni destekçileriyle birlikte Genel Başkanları Deniz Baykal’ın kapısını çalmıştı, bugün de Özgür Özel, aynı şekilde Kılıçdaroğlu’nun kapısını çaldı ve onu liderlikten kapı dışarı etti. Ne diyelim; etme bulma dünyası.
İbret alınsa tarih tekerrür etmeyecek, lakin siyaset denilen sahnede hiç kimsenin ibret alacağı yoktur ve bu yüzden tarihi tekrarları hep yaşarız.
Kılıçdaroğlu, CHP’nin başına adeta bir kâbus gibi çökmüştü. Parti genel başkanlığına gelişini kaset, yalan ve ihanetle sağlamış, nevi şahsına münhasır karanlık bir kişilikti.
Öyle ki, cumhurbaşkanı adayı olarak gittiği yabancı ülkelerde, kimlerle neleri konuştuğunu, partideki en yakın arkadaşları bile bilmiyordu. Yurtiçinde yaptığı gizli pazarlıkları da ne partili arkadaşları ve ne de ittifak yaptığı ortakları biliyordu.
Gün ağarıp gece yediği haltlar ortaya çıkınca da “İki kişi arasında imzalanan metin o iki kişinin namusuna emanet edilmiştir. Benim bu konuda açıklama yapmam uygun olmaz” diyerek sıyrılmaya çalışmıştı.
Kılıçdaroğlu, gelip geçen tüm CHP genel başkanları arasında CHP’yi çığırından çıkaran yegâne kişi olmuştur.
Onu siyasete kazandıran ve partinin en üst makamlarına getiren Deniz Baykal’dı. O ise, Baykal’ın yüzüne karşı yalan söyleyerek (aday olmayacağım) ve ihanet ederek cibilliyetini gösterdi.
Kendisi ‘seçim yenilgi şampiyonu’ olarak tarihi rekoru elinde bulunduruyor.
Kendisine sağlanan ikbali, o da en yakını bildiği Özgür Özel’e sağladı ve onu parti grup başkanı yaptı. Ekrem İmamoğlu’nu da önce ilçe belediye başkanı ardından İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı yaptı. Bu kişiler, kendilerine sağlanan makamları sindirmeden ve haklarını vermeden, birlik olup velinimetleri olan Kılıçdaroğlu’nu alaşağı ettiler.
Kılıçdaroğlu’nun selefi (önceki kişi) Baykal’a
yaptığını, Özel ile İmamoğlu bir olup bu
kez Kılıçdaroğlu’na yaptı.
Kılıçdaroğlu içine düşürüldüğü halden yakınırken, “Sırtımdan
hançerlendim” dedi.