Osmanlı’nın dünya sahnesinden çekilmesinden sonra dünya ve bütün bir insanlık zulüm erbabının elinde kaldı. Zalimler, Osmanlı’dan önce de; Hindistan’daki Gürganiyye devletini (Babür İmparatorluğu) yıkmıştı. Her iki İslam devletini de yıkan İngilizlerdi.
Bundan böyle; hayvanlar âleminde cereyan edip olağan karşılanan
hadiseler, insanlar arasında vuku buluyor; güçlü olanın güçsüzü
ezmesi; büyük balığın küçük balığı yutması gibi normal görülüyordu.
Adalet, yırtıcı hayvanların inlerine çekilmiş; altta kalana, canın
çıksın! demekten başka bir şey yapılamıyordu.
Bugün medeni(!) addedilen koca Avrupa kıtasında kadın, insan bile
sayılmıyor; şeytan zannediliyordu. Daha düne kadar (40-50 sene
öncesine kadar) ABD’de zenciler, köle muamelesi görüyor; beyazlarla
aynı okula gidemiyor, beyazların bindiği vasıtalara
binemiyordu.
Zenciler, her vesile ile aşağılandıkça aşağılanıyor; akla hayale
gelmedik zulüm ve baskılara maruz bırakılıyordu. Amerikalı bir
dostum; zencilerin gidebildiği koleje gidiyor ve her gün; okulun
girişinde bulunan heykele istavroz çıkararak sınıfına giriyordu.
Beyazların kendilerine reva gördüğü muameleler karşısında, nefreti
gittikçe artıyor ve her gördüğü beyaz insanı düşman belliyordu.
Nefret hissiyle dolu olarak geldiği okulunda bir de ne görsün!
İstavroz çıkarıp tapındığı da beyaz değil mi? ‘Hayır! Hayır! Bu,
benim Tanrım olamaz!’ diyor ve İslamiyet’i seçiyor.