Osmanlı yıkıldıktan sonra Türk ve İslam dünyası kapanın elinde kaldı.
Bunlardan yalnızca Türkiye destansı bir milli mücadele vererek ayaklarının üzerinde durabildi. Lakin müstevliler onu da rahat bırakmadı; uyanıp kendine gelmemesi için sürekli kontrol altında tutuldu.
Sözde müttefik olarak NATO’ya alındı ancak sürekli oksijen çadırında tutularak ne olmasına ne de ölmesine müsaade edildi.
Hepsinden önemlisi, Türkiye adeta bir fanus içine hapsedildi ve asla diğer Türk kardeşleriyle ve inanç birliği içinde olduğu İslam ülkeleriyle görüşmesine müsaade edilmedi.
Bu zulüm tam 70 sene (1920-1990) sürdü. Sovyetlerin yıkılışıyla peş peşe bağımsızlıklarını ilan eden Orta Asya’daki Türk Cumhuriyetlerini ilk tanıyan, kardeş özlemiyle yanıp tutuşan Türkiye oldu.
Sevinç çığlıkları atan merhum Özal, “Adriyatik’ten Çin Seddi’ne kadar uzanan bir Türk dünyası olduğunu ve önümüzdeki 21. asrın Türk asrı olacağını” tüm dünyaya haykırdı.