Kalp, Mevla’nın nazargâhıdır. Cümle âlemin hülasası insan, insanın hülasası da kalptir. Kalp hiçbir zaman boş kalmaz; ya Allahü tealanın sevgisi ile ya da O’ndan gayrısının sevgisi ile doludur. İmam-ı Rabbani Hazretlerinin mükerrem oğlu Muhammed Ma’sum Efendi; "Kalp evvela, nefsin saltanatında ve onun idaresindedir. Hak tealanın inayeti ile nefsin hakimiyetinden kurtula. Asl hâline dönüp kemali (olgunluğu) olan yakınlık ve ma’rifete kavuşur" buyurmaktadır. (6. Cilt, 175. Mektup)
Demek ki, kalbin yaratılış hâli, yani aslı; tertemiz bir cevher
olup; Allahü tealayı tanımaya ve O’na (azze ve celle) yakin olmaya
layık ve müstahaktır. Onu kirleten ve karartan ve Cenab-ı Haktan
uzaklaştıran, nefsin isteklerine tabi olması ve insanın zararına
olan işleri işlemesidir.
İnsan, dünyada her neyi severse (mal, mevki, şöhret, evlat vb.);
bunların hepsi kendi nefsi içindir.
Halbuki Cenab-ı Hak, kurtuluş yolunu apaçık bir şekilde gösteriyor: "Ey sevgili Peygamberim! (aleyhisselam) Ol hicreti terk edenlere de ki, eğer sizin babalarınız ve oğullarınız ve kardeşleriniz ve zevceleriniz ve aşiretiniz ve kesb olunmuş mallarınız ve kesadından korktuğunuz ticaretiniz ve hoşnud olduğunuz meskenleriniz, Allahü tealadan ve Resulünden ve O’nun yolunda cihaddan sizlere muhabbetli ise, imdi; Allahü tealanın acele (hemen) ve sonra gelecek ukubat (büyük azap) emrine hazır ve muntazır olun. Allahü teala itaatten huruç eden kavme tevfik ve hidayet vermez." Tevbe Suresi 25. âyet)