Sevgili Peygamberimiz aleyhisselam, bir hadis-i şeriflerinde; "Ameller niyetlere göredir. Kişi için niyet ettiği vardır. Hicreti Allahü tealaya ve Peygamberine olan kişinin hicreti Rabbine ve Peygamberinedir. Dünya için hicret eden ise, onu elde eder. Veya bir kadın için hicret eden, onunla evlenir ve hicreti de ettiği şeyedir" buyurur. Bu hadis-i şerifi Hazreti Ömer (radıyallahü anh) efendimiz rivayet etmiştir.
İslamiyet, ‘nasıl’dan
ziyade ‘niçin’e endekslidir. İbadetlerin bile
niçin yapıldıkları önemlidir; şayet Allahü teala için değilse,
hepsi boş yere zahmet çekmektir. Sehl bin Abdullahi Tüsteri
(kuddise sirruh); "niyet, kalbe gelen ilk
düşüncedir" der. Dolayısıyla; kalbe gelen bu ilk
düşünce, iradenin, azmin, himmetin ve kastın meydana gelişindeki
ilk sebeptir.
Nitekim, Cenab-ı Hakk bir kudsi hadiste; "Ben sizin
yüzlerinize ve ne yaptıklarınıza değil, kalplerinize, yani onları
niçin yaptığınıza, ne niyetle yaptığınıza
bakarım" buyurur. Bundan dolayıdır ki; bizim
dinimizde, kişinin niyeti yaptığı işten üstündür anlayışına göre
hareket edilir.
Tasavvuf yolunda esas olan nefis muhasebesidir. Peygamber
Efendimiz aleyhisselam; "Hesaba çekilmeden önce
nefislerinizi hesaba çekiniz!" tavsiyesinde
bulunur.
Muhyiddin-i Arabi hazretleri, niyet adamlarının kutuplarından Ebu
Abdullah bin Mücahid ile Ebu Abdullah bin Kassum (kaddesallahü
teala esrarehüma)nın bu husustaki hâllerini yazar ve akabinde
de kendi hâlini zikreder:
"...Bizim şeyhlerimiz, konuştukları ve yaptıkları işlerden
dolayı nefislerini hesaba çeker ve onları bir deftere yazarlardı.
Yatsı namazı geçip evlerine kapandıklarında ise nefislerini hesaba
çekerler, defterlerini getirir gün boyunca kendilerinden ortaya
çıkan söz ve amellere bakar, her amelin karşısına hak ettiği şeyi
koyarlardı. Amel bağışlanmayı dilemeyi gerektiriyorsa, bağışlanma
isterler, tövbe gerektiriyorsa tövbe ederler, şükretmeyi hak
etmişse şükrederlerdi. Böylece o gün yaptıkları bütün amelleri
karşılaştırır ve sonra uyurlardı... Biz ise, bu noktada
düşüncelerimizi de kaydetmeyi ekledik. Böylece söz ve fiillerimize
ilave olarak nefislerimizin bize söylediği ve düşündüğü şeyleri de
yazıyor, nefsimi yatsıdan sonra onlar gibi hesaba çekiyordum.
Defteri getirip nefse gelen ve nefsin içinden konuştuğu bütün
düşünceleri; bunlardan duyuya gözüken söz ve fiilleri, bu düşünce
ve konuşmada nefsin niyetlendiği her şeyi değerlendiriyordum.
Böylece gereksiz şeylerle ilgili düşünce ve ilgiler azalmış, sadece
gerekenler kalmıştır."
Niyetin halis olmasıyla; tasavvufun gayesi ihlas elde edilmiş olur
ve böylece yapılan ibadetlerin lezzeti hissedilir. Malum; İslamiyet
üç kısımdır; ilim, amel ve ihlas... İlk ikisi
zahir ilimlerin âlimlerinden tahsil edilir; üçüncüsü olan ihlas,
yani her şeyi yalnızca Allahü teala için yapmak, ancak kalp
mütehassıslarından-Hakk adamlarından (yokluklarında ise, onların
kitaplarından) tahsil edilir.
Ya Rabbî, niyetlerimizi ıslah eyleyip halis niyette bulunmamızı
nasip kıl. Amin!....