"Dua, dua, eller karıncalanmış;
Yıldızlar avuçta, gök parçalanmış.
Gözyaşı bir tarla, hep yoncalanmış..." (Necip Fazıl)
Cenab-ı Hakk Bakara suresi 186. Âyet-i kerimede mealen; "Dua edenin yakarışlarına her zaman karşılık veririm; öyleyse onlar da Bana karşılık versinler" buyurur.
Dua ibadetin özüdür. Kulluğun nişanıdır ve Allahü tealanın emridir.
Nitekim A’raf suresinin 55 ve 56. Âyet-i kerimelerinde mealen şöyle
buyurulur:"Rabbinize yakararak ve gizlice dua edin...",
"Allahü tealaya korkarak ve (rahmetini) umarak dua
edin…"
İmam-ı Rabbani hazretleri (kuddise sirruh), Mektubat’ının 3. cilt
15. Mektubunda; "...Evet, dua etmekle emrolunduk.
Allahü teala dua edenleri, O’na boyun bükenleri ve yalvaranları,
sızlayanları sever. Böyle yapılması O’na tatlı gelir. Belaların,
sıkıntıların gitmesi için dua ediniz. Afv ve afiyet için
yalvarınız" buyurur. Dua mü’minin silahıdır; dua
etmek namaz, oruç gibi ibadettir.
Sevgili Peygamberimiz aleyhisselam, kudsi bir hadiste Rabbinden
şöyle nakletmiştir: "Bana bir karış yaklaşana Ben, bir
kulaç yaklaşırım!" Dikkat edilirse, bu hâl, kulun
Rabbine özel bir yakınlığıdır. Zira, O’na olan genel yakınlığı
şu âyet-i kerimeler açıklamaktadır; mealen: "Biz ona
şah damarından daha yakınız." (Kaf suresi 16.
Âyet), "Biz ona sizden daha yakınız, ama siz
göremezsiniz." (Vakı’a suresi 85. Âyet)