Seyyid Abdülhakim Efendi Hazretleri; bu dünyanın, öbürüne (Ahiret) göre çok basit olduğunu; bu basit dünyaya yaramayanın, öbür muazzam âleme hiç yaramayacağını; diğer bir ifadeleri ile bu dünyada kör olanların, Ahirette elbette kör olacaklarını buyururlardı.
Sevgili Peygamberimiz (aleyhisselam) ilim rütbesinin en üstün rütbe
olduğuna işaretle; Allahü tealayı en ziyade anlayabilenlerin ilim
sahipleri (âlimler) olduğunu buyururdu.
Peki; insanın bilgisinin ilimler içindeki değeri ne kadardır?
Elbette ki bildiği şeyin değeri kadardır.
En üstün insanın üstünlüğü; kendisine
verilen "cevami’ül-kelim" sıfatından
dolayıdır; yani sevgili Peygamberimizin ilim sıfatıdır. O’nun ve
diğer bütün Peygamberlerin (aleyhimüsselam) sahip oldukları ilimler
vehbidir. Yani Allah (celle celalühu) vergisidir. Çünkü
Peygamberlik kazanılmış değildir. Evliyalık ise, vehbi
olabileceği gibi, kesbi (kazanılmış-çalışarak elde edilmiş) de
olabilir. Bu hususta Tam İlmihâl Seâdet-i
Ebediyye kitabında şu kıymetli bilgiler
verilmektedir:
"İnsanı Allahü tealanın sevgisine kavuşturan yol ikidir.
Birincisi (Nübüvvet yolu) olup aslın aslına kavuşturur. Eshab-ı
kiramın hepsi bu yoldan vasıl olmuşlardır. Sonra gelenlerden pek az
zevat da, bu yoldan ermiştir. Bu yolda sebebe, vasıtaya lüzum
yoktur. Bir kâmil ve mükemmilin sohbetinde kemâle geldikten sonra,
feyzi asıldan alıp ilerlerler. İkinci yol, (Vilayet yolu)dur. Bütün
evliya bu yoldan vasıl olmuştur. Bu yola (Süluk yolu) da denir. Bu
yolda vasıta, aracı lazımdır. Her iki yolun reisi ve rehberi
Resulullahtır. Nübüvvet yolunda Resulullahın vekili
Hazreti Ebu Bekr-i Sıddîk'tır. Vilayet yolunun imamı, feyiz
kaynağı Hazreti Ali’dir. Bu yolda Resulullah onu vekil
etmiştir…"