İmam-ı Rabbani Hazretleri Mektubat’ının 1. Cilt, 312. Mektubunda şu tespiti yapar: "... Büyük müctehidler, Resulullah’a (sallallahü aleyhi ve sellem) yakın zamanda oldukları ve ilimleri ve takvaları ve vera’ları çok olduğu için, hadis-i şerifleri biz cahillerden (uzak düşmüşlerden) daha iyi bilirler, anlarlar. Ve onların sahih oluşunu, gayrı sahih oluşunu, nesh edilip edilmediğini (hükmünün kaldırılıp-kaldırılmadığını) bizden daha iyi bilirler." Malum: Dinî ilimler nakil esasına dayanır. Kaynağı vahiydir ve bu vahye (Cenab-ı Hakk’ın bildirmesine) muhatap olan sevgili Peygamberimiz Muhammed aleyhisselamdır. Âlemlerin övüncü olan o yüce Peygamber aleyhisselam, vahyin kuldaki tecellilerini ve yine kul planındaki yansımalarını en üstün ve en güzel örnek olarak göstermiştir. Dolayısıyla Cenab-ı Hakk’ın istediği kâmil insan modeli; her bakımdan bütün beşerî üstünlükleri taşıyan Muhammed aleyhisselamdır. Yüce şahsiyetiyle yaşadığı cemiyete, bilfiil örnek olmuş ve onlardan en ideal insan toplumunu meydana getirmiştir. Öyle ki; kendi yüce şahsiyetine benzettiği insanlar, (Eshab-ı kiram-büyük dostlar ki, her biri O’nun aleyhisselamın sohbetiyle kemale ermiştir) olarak temayüz etmiş ve bu örnek hayatları ile yaşadıkları döneme; Asr-ı seadet denmiştir.