Dinimizin esası edeptir. Bu muazzez dinin başı da, ortası da,
sonu da edepten ibarettir. Seyyid Abdülhakim Efendi hazretleri
(kuddise sirruh), edebi açıklarken şöyle buyurur: "Edep haddini
bilmektir. Yani hududa riayettir. Bütün sıkıntılar, bu sınırları
aşmaktan kaynaklanır. Şu hâlde; bu sınırların ne olduğunu iyi
bilmek lazımdır. Bu sınırlar, İslamiyyet’tir. İslamiyet’i, yani
dinimizi iyi bilmekten başka çaremiz yoktur. Zira onun içinde
hiçbir mazarrat (hastalık-sıkıntı) yoktur; dışında da hiçbir
menfaat ve rahatlık yoktur ve olamaz."
İnsanın yaratılış gayesi; Rabbini bilip tanıması ve O’na, O’nun
bildirdiği ve hoşnud olduğu şekilde ibadet etmesi, kullukta
bulunması içindir. Allahü teala çok ama çok merhametli olduğu için;
kullarının hem dünyada ve hem de sonsuzluk diyarı olan ahirette
rahat ve huzurlu olabilmelerinin yolunu, yordamını bildirmiştir.
İşte; insanı, iki dünya seadetine götürecek bu yolun adı;
dindir.
Mübarek Hocamız, Seadet-i Ebediyye isimli ilm-i hâl kitabında dini
ve dinleri şöyle açıklıyor:
"Din, insanları seadet-i ebediyyeye götürmek için Allahü teala
tarafından gösterilen yol demektir. Allahü teala, Âdem
aleyhisselamdan beri, her bin senede, bir Peygamber vasıtası ile,
insanlara bir din göndermiştir. Bu Peygamberlere (aleyhimüssalevat)
Resul denir. Her asırda, en temiz bir insanı Peygamber yaparak,
bunlar ile dinleri kuvvetlendirmiştir.