Besmelenin manasını, mübarek Hocamız H. Hilmi Işık hazretleri
(kuddise sirruh); Tam İlmihal Seâdet-i Ebediyye kitabının önsözünde
açıklamaktadır:
"(Her var olana, onu yaratmakla iyilik etmiş ve varlıkta
durdurmakla, yok olmaktan korumakla iyilik etmiş olan Allahü
tealanın yardımı ile, bu kitabı yazabiliyorum. Arifler, O’nu ilah
olarak tanıdı. Âlemler O’nun merhameti ile rızık buldu. Günah
işleyenler, O’nun rahmeti ile Cehennem’den kurtuldu) demektir.
Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: (Hoca,
çocuğa Besmele okur, çocuk da söyleyince; Allahü teala, çocuğun ve
anasının ve babasının ve hocasının Cehennem’e girmemesi için sened
yazdırır.) Abdullah ibn-i Mes’ud (radıyallahü anh) diyor ki;
(Cehennem’de azap yapan on dokuz melekten kurtulmak isteyen,
Besmele okusun! Besmele, on dokuz harftir). Levh-i mahfuzda ilk
yazılan, Besmeledir. Âdem’e (aleyhisselam) ilk gelen, Besmeledir.
Mü’minler, Besmele yardımı ile Sırat’tan geçer. Cennet
davetiyyesinin imzası Besmeledir."
Muhyiddin-i Arabi hazretleri (kuddise sirruh) Futuhat-ı Mekkiyye
kitabının 91. Kısmında; Bismillah sözünü şöyle açıklıyor:
"Kul için Bismillah, yaratmada Hakk için ol (kün) sözüne benzer.
Bazen insanların dilediği şeyler, Bismillah sözünden ve onun
vasıtasıyla meydana gelir.
Hallac-ı Mansur (kuddise sirruh) şöyle buyurur: ‘Kulun Besmelesi,
Hakk için (ol) sözüne benzer.’ Kulların bir kısmı için ‘kün’ (ol)
sözü vardır ki, bunlar yüksek şahsiyetlerdir. Sevgili
Peygamberimizden (aleyhisselam), Tebük savaşında şöyle aktarılır:
‘Sahabe (aleyhimürridvan) tanımadıkları bir şahıs görmüş, sevgili
Peygamberimiz (aleyhisselam) (Ebu Zerr ol) demiş, bir anda Ebu Zerr
olmuş. Böylelikle onun için ‘kün’ (ol) Hakk’ın ‘kün’ (ol) sözü
olmuştu. Çünkü; Allahü teala nafile ibadetlerle sevdiği kimseler
hakkında (Ben onun gördüğü gözü, duyduğu kulağı ve kendisiyle
konuştuğu dili olurum) buyurur. Cenab-ı Hakk, sevgili
Peygamberimizin (aleyhisselam) nafile ibadetlerinin şahididir.
Nitekim, İsra suresinin 79. Âyet-i kerimesinde mealen; ‘Geceleyin
sana nafile olarak teheccüt kıl’ buyurdu. O hâlde sevgili
Peygamberimizin (aleyhisselam) duyması, görmesi ve konuşması Hakk
idi. Kur’an-ı kerim herhangi bir yaratılmış adına böyle açık bir
şehadette bulunmamıştır… Cenab-ı Hakk’ın sevgisine mazhar olan
sevgililer sultanı Peygamber efendimiz (aleyhisselam), nur olması
için dua etmiştir. Çünkü (Allahü teala göklerin ve yerin nurudur.)
Yine bu sebeple hakimler (bilgeler), kul için arzulanan gayenin
Allahü tealaya benzemek olduğunu söylemiştir. Sufiler ise bunu
‘isimler ile ahlaklanmak’ diye dile getirmişlerdir…"