Muhyiddin ibn-i Arabi hazretleri (kuddise sirruh), birçoklarınca
yanlış anlaşılan evliyadandır. Bu hususta bazıları haddini aşarak,
kendisini ‘tekfir’le suçlamışlardır. Âlimin kıymetini âlim bilir;
İmam-ı Rabbani hazretleri (kuddise sirruh), İbn-i Arabi’nin
kıymetini bilip hakkını teslim ediyor ve yanlış anlaşılmaya müsait
derin analizlerini Ehl-i Sünnete göre te’vil ediyor ve ayrıca
yanıldıklarını da evliyadaki ‘sekr’ hâlinden kaynaklandığını ve
sahibinin mazur olduğunu belirtiyor.
Evet, İbn-i Arabi hazretleri analizlerinde ipi geriyor, geriyor ve
neredeyse kopacak hâle getiriyor ama hiçbir zaman koparmıyor. Ama
kendileri noksan olanlar, yanlış anlıyor ve yanlış
değerlendiriyorlar. Bu durum ise, İbn-i Arabi hazretlerini değil,
kendilerini tehlikeye sokuyor.
Mesela: Allahü teala el-A’raf suresi 156. Âyet-i kerimede mealen
"Rahmetim her şeyi kuşatmıştır" buyuruyor. Yine Cenab-ı Hakk kudsi
bir hadiste "Rahmetim gazabımı aştı" diye bizzat kendisi
bildiriyor.
İbn-i Arabi hazretleri yukarıdaki âyet-i kerimeyi açıklarken şöyle
bir izahatta bulunur:
"Âlemi -bedbahtlık için değil- mutluluk için yaratan Allahü teala
münezzehtir. Âlemde bedbahtlık, ona ilişip sonra kaybolacak geçici
bir şey olarak var oldu. Çünkü Allahü teala âlemi -âlem için değil-
kendisi için yarattı. Bu bağlamda âlem hakkında; ‘Yedi gök, yer ve
bunlarda bulunan herkes O’nu tesbih eder. O’nu övgüyle tesbih
etmeyen hiçbir şey yoktur…’ ( İsra suresi 44. Ayet meali)
buyurulur. Biz de eşyadan bir parçayız. Bizim hakkımızda ise,
‘Cinleri ve insanları ancak bana ibadet etsinler diye yarattım’
(Zariyat suresi 56. Âyet meali) buyurur. O hâlde hiçbirimiz Allahü
tealaya karşı büyüklenemez ve ululuk taslayamayız..."
Yine İbn-i Arabi hazretleri, takva (sakınma) konusunda da şu
açıklamayı yapar: