Sen, fikir kadar güzel;
Ve tek, birden daha tek!
Itrını süzmüş ezel;
Bal sensin, varlık petek…
Sensin ölüme hisar;
Bâkisi hep inkisar…
Sar bizi, çepçevre sar,
Rahmet rüzgârı etek!..
Sevgili Peygamberimiz aleyhisselam, insanın ve insanın dışındaki âlemlerin varlık sebebidir. Yani, yine Üstad’ın tabiriyle; ‘O aleyhisselam ki, o yüzden varız.’ Dolayısıyla; insanoğlu için en yüce hâl, O’na benzeme, O’nun gibi olma keyfiyetidir. O’na benzemenin ne demek olduğunu bilen Allah dostları; en ufak bir harekette O’nun gibi olmayı dünyalara ve hatta ahirete değişmezler.
Dışarıdan bakılınca en bariz vasfı; hep düşünceli ve devamlı hüzünlü hâlde bulunmasıdır. O aleyhisselam, sonsuzluk diyarının sultanıdır; zira O’nun hamurunu Cenab-ı Hakk, sevgi çamurundan yaratmıştır. Kendi suretinde yarattığı insana üfleyerek ‘can’ vermiş ve bu yaratılışın en zirve-mükemmel örneğini, bal misali süzerek seçmiş ve adına Muhammed (övülmüş)-Mustafa (seçilmiş) sallallahü aleyhi ve sellem diyerek O’nu âlemlere rahmet olarak göndermiştir.
Rabbi, O’nu (aleyhisselam) o kadar sevmiş ve o denli sevimli kılmış ki; O’nu kendi sıfatları ile bezemiş ve O’na bazı isimlerini vermiştir. Mesela; O’na (aleyhisselam) ‘YA-SİN’ diye hitab ederken: ‘Ey! Bahr-i yakinimin sebbahı olan Habibim- Beni en ziyade bilen-anlayan, seven ve hürmet eden Sevgilim!’ buyurmuştur.
Bu cümleden olarak; Ahzab suresi 6. Ve 56. Âyet-i kerimelerde mealen: ‘Peygamber, mü’minlere kendi-öz canlarından daha yakın… Allahü teala ve melekleri Habibine salevat ediyor ve mü’minlerden de O’na salevat getirmelerini ve tam bir teslimiyetle selam vermelerini istiyor.’ Cenab-ı Hakk’ın salevatı, O’nu rahmetine gark etmek ve Onun şanını yüceltmektir.