Evvela sevgili okuyucularımın Ramazan-ı şerif aylarını tebrik
ederim. Bizleri bu kutlu günlere kavuşturduğu için Rabbimize sonsuz
hamd-ü senalar olsun. Cenab-ı Hak cümlemizi Ramazan-ı şerifin
hakikatine erdirip, şefaatine nail kılsın! Amin!
Bu mübarek ayda, Ankara’nın ve siyasetin havasından sıyrılıp, öze
ve hakikate dönelim istedik.
Ramazan yanmak demektir. Bir yıl boyunca; yapmaya çalıştığımız
ibadet ve taatler dahil, tüm icraatlarımızla gırtlağa kadar günaha
bulaşmışız. Bu mübarek ay, işte tüm bu günahları yakmak ve yok
etmek için çok önemli bir fırsattır. Yeter ki, bu ayın kadr ü
kıymetini bilelim.
Ramazan ayının kıymeti nasıl bilinir? Evvela, o ‘kurtuluş’ ayı
geldiği için sevinilir. Bu ayda oruç tutulur ve bu aya hürmet
edilir. Oruç tutmak, yalnızca belirli saatler arasında aç ve susuz
kalma değildir. İnsanın tüm benliği ile ve tüm azaları ile Hakk’a
yönelmesidir.
Malum; insanın yaratılma sebebi, Hakk’ı tanımak ve O’na ibadet
(kulluk) etmektir. İnsan aklı, tek başına O’nu tanımaya ve O’na
ibadet etmeye muktedir değildir. Cenab-ı Hak çok merhametli olduğu
ve kullarına acıdığı için; insan aklını, gönderdiği Peygamberler
ile takviye ederek muktedir kılmıştır.
Şu hâlde Peygamberler (aleyhimüsselavat) insanoğlunun kurtuluşu
için en büyük nimet ve rehberdir. Kurtuluş rehberleri sayesinde de,
insanoğlunun özrü ve bahanesi kalmamıştır.
İslam âlimleri kurtuluş reçetesini, şu üç kelime ile
özetlemişlerdir: İlim, amel, ihlas...
İlimsiz din olmaz; bunun için ilim, herkese (kadın ve erkek)
farzdır. Evvela; neye ve nasıl inanacağımızı bileceğiz. Buna iman
‘akaid’ bilgileri deniyor. Amentü esaslarının başında Allah’a iman
gelir. Şu halde nasıl bir ‘İlah’a inanacağız? Aklımızın tek başına
bulduğu veya Peygamber yardımıyla da olsa; mutasavver veya
mütehayyel bir ‘ilah’a mı inanacağız. Bu inandığımız Allah olabilir
mi? Asla ve haşa!