Seneler senesi gariplikler ülkesiydik. Dışarıdan bakıldığında, neredeyse Türkiye’miz bir akıl hastanesinin bahçesini andırıyordu! Bu bahçede dolaşanlarımız zaman zaman doğru dürüst konuşabilseler de çoğu kez yığınla zırvalara tanık oluyorduk.
Düşünün; bu asırda bir toplum, onlarca yıl boyunca bir metrelik
bir örtünün kavgasını nasıl sürdürür? Ve bu yüzden toplumu gerer ve
yönetenlerle yönetilenleri birbirine düşman eder?
Yine seneler senesi, bir kısım insanımızın doğasını ve doğuştan
sahip olduğu melekelerini inkâr edip yasakladık. Öyle ki Kürt
kelimesini söyleyemiyor ve yazamıyorduk. Hapishanedeki Kürt çocuğu
ile annesi Kürtçe konuşamıyordu. Anne başka lisan bilmediği için
evladının yalnızca yüzüne bakıp dönüyordu. Dil olarak, yalnızca
karşılıklı ağlamalarına müsaade ediliyordu!
İmam-hatip liseleri kurulduğundan beri hedefte tutuluyor ve Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırı olarak, bu lise mezunlarının üniversite hakları ellerinden alınıyordu. Sittin senedir ‘o kafa’ya lise dengi olan imam hatip okullarının normal liselerden fazlası var eksiği yok gerçeğini anlatamadık.