Müesseseler ve devletler için en kötü şey, ilkesizlik ve belirsizliktir. İlkesizlik ve belirsizlik, insanlara, duruma göre pozisyon aldırır. Bu da, elbette ki kendi çıkarları doğrultusunda olacaktır. Millet hayatımızda, bu hâlin tipik örneği cemaatlerdir; Anka Kuşu misali, çok az olan iyisi, bulunmaz bir nimettir. İstemediğimiz kadar, bol miktarda olan kötüleri ise, kötülerin en kötüsüdür. Kurt gibi, cemiyetleri içinden kemirirler ve bitirirler. Son iki asırdır Türk Cemiyeti’ne arız olan en büyük hastalık budur. Cemiyette örnek insan yetişmemekte ve bunun sonucunda da; devlet ve millet hayatında kaht-ı rical (adam gibi adamsızlık) yaşanmaktadır. Örnek zannedilip, toplumun önüne düşenlerin de toplumu nereye sürüklediğini dehşetle görmekteyiz. İdeal örnek insan tipi yoksa; onun yetişmesi için çaba sarf edilir, gayret gösterilir ve gelmesi beklenir. Bu bekleyişte bile cemiyette bir heyecan olur. Ama, niyeti bozuk-ham kişilerin, olgun diyerek milletin önüne geçmesi; millet adına ölümlerden ölüm beğenmekle eş değerdedir. Bu tipteki cemaatleşmenin tipik örneği, mahut ‘Paralel Yapı’dır. Hizmet diyerek yola çıktıklarından, milleti kandırmaları çok kolay oldu. Zira, hizmeti, din kisvesine büründürerek millete sundular. Daha açık ifadesiyle; devletin seneler senesi yasakladığı din ve dinî müesseseleri bahane ederek; açılmış bulunan o gedikten milletin temiz duygularına nüfuz ettiler.