Ebrehe’nin ordusunda da filler vardı, bu yüzden kendini en üstün ve asla yenilmez bellemişti.
Dağları, tepeleri, ovaları, çölleri aşıyor, önüne ne gelirse ezip geçiyordu. Yenilmez güçle, Allah’ın evi konumundaki Kâbe’ye yöneldi.
Kendi gücüne tapıyor ve herkesi de bu güce tapmaya zorluyordu. Sonunda, mutlak güç sahibi olan Allah’ı da tanımadı ve yenilmez sanılan fillerini (tank) Mekke’ye yöneltti.
Ebabil kuşları ağızlarındaki nohut büyüklüğündeki taşlaşmış çamurları atarak, Ebrehe’nin ordusunu “yenilip çiğnenmiş ekine çevirdi.”
Günümüzün yenilmez gücü de ABD idi. Herkese ve her şeye tepeden bakıyor, “Ben yaptım oldu” diyerek tüm dünyaya meydan okuyordu.
‘Amerikan rüyası’ diyerek göz boyadı, gerçekte zorbalığın daniskasını tüm dünyaya dayattı.