Fırsatlar ve hele tarihi fırsatlar ganimettir; kıymeti bilindi
bilindi; bilinmezse yandı gülüm keten helva!
Vaktiyle ABD Başkanı Bush, Özal’a birlikte Irak’a girelim diye
teklifte bulundu. Onlar güneyden biz kuzeyden girecektik. Özal
tamam dedi ama lafını, o zaman ‘liderlik rolünü elinde bulunduran’
Genel Kurmay’a dinletemedi.
Hatta emri yerine getirmemek için Genel Kurmay Başkanı istifa etti;
yerine gelen yenisi de, o şartla gelip direndi. Neticede iş akamete
uğradı.
ABD’de bizim yerimize Kürtlerle iş tuttu ve onların desteğiyle
Irak’a girdi.
Ne karşılığında? Kısa vadede, 30. Paralelin kuzeyini, uzun vadede
ise, önce kuzey Suriye’yi ve daha sonra İran’dan ve Türkiye’den
toprak alarak kurulacak Büyük Kürdistan karşılığında!
ABD’nin bu planlarının içinde Van merkezli ve yöresinde altı
vilayeti içine alacak şekilde bir de Ermenistan projesi var.
Irak savaşıyla, Suriye savaşıyla ve bunların parçalanmaları ile ve
dahi PKK-PYD ile ve DAEŞ ile yapılmak istenen, bu projeleri hayata
geçirmektir.
O gün ve bugün dahi Özal’a karşı çıkanlar; orasının bir batak
olduğunu, girilince çıkılamayacağını ve orada boğulacağımızı iddia
ettiler, ediyorlar. Ayol! Biz oraya toprak kazanmak için
girmeyecektik ki. Kendi sınır güvenliğimizi temin etmek ve bölücü
terör örgütlerinin oraya yerleşmelerine mani olmak için
girecektik.
Örneğin; bugün Fırat Kalkanı Harekâtı’yla girdiğimiz Suriye’de
toprak için mi varız? Elbette kimsenin toprağında gözümüz yok ama
kendi sınır güvenliğimiz için buna mecburuz.
O gün sınır güvenliğimizi temin edebilseydik, PKK belası bu denli
palazlanmayacak ve canımızı yakamayacaktı.
Aynı durum bu kez Suriye’nin kuzeyinde cereyan ediyor; Birinci
Fırat Kalkanı Harekâtı’yla büyük bir başarıya imza attık ama
yeterli değildir. Çünkü ABD, 1000 TIR dolusu silah ve mühimmatı
PYD’ye vererek; Türkleri oradan söküp attırmak ve o şeridi Azez
üzerinden Akdeniz’e ulaştırmak ve bütün bir Kuzey Suriye’yi
Kürtlere tahsis etmek istiyor.
Türkiye buna asla müsaade etmemelidir.