Bir insanın kendi dilinden, dininden ve kültüründen kopması bir yere kadar anlayışla karşılanabilir. Özellikle ülke dışındaysa ve çaresiz, gurbette yaşam mücadelesi verirken insanların elinde olmayan nedenler vardır. Hayat geçip gitmiş ve bir bakmışsın doğduğun topraklara ve insanlarına yabancısın ama yaşadığın yerlerde de yerli değilsin.
Araf’ta kalmak gibidir bu hâl.
Ama aynı kişinin insanlıktan çıkacak kadar toplumunun ve öz
değerlerinin düşmanı olması affedilir gibi değil.
Türkiye “Laik-Kemalist” eğitim metoduyla dört köşe kafalı insanlar
yetiştirme konusunda 80 yılda çok başarılı oldu. Bunu kabul etmek
gerek. Kendi toplumuna, insanına yabancılaşmış, Hilâl Kaplan’ın
deyimiyle “kolonyal köleler”le dolu etrafımız. Merkel’e “Gelme,
Erdoğan’ı güçlendireceksin” diye mektup yazan ve
akademisyenliklerinin kerameti kendilerinden menkul olan “100
meczup-mankurt” da bu anlamda çok yalnız değiller.
Onlardan bazıları sol ambalaja sarılı ve büyümeyen çocuklar.
Ülkenin içine düşürülmeye çalışıldığı büyük oyundan elbette
haberdarlar. Ancak kendilerini sadece Erdoğan düşmanlığı üzerinden
kurguladıkları için öylesine dar bir alana hapsoldular ki bu
saatten sonra normal refleksler göstermeleri şaşırtıcı olur.