Bu konuyu yeniden açmayı
istemezdim ama ölümle tehdit edilen bir insanı korumak adına
susup “suçlu olmayı kabul etmenin” de
bir miadı vardır diye düşündüm. Mesleğimle ilgili olarak tarafıma
yöneltilen hakaretleri ve linci göze alarak o zaman öyle bir karar
vermiştim.
Ama kendisinin iki gün önce Sabah
gazetesinden Tuba Kalçık’a verdiği
röportajda “Linç kültürü bitsin
artık” dediğini görünce vaktinin geldiğini
düşündüm.
Kürt şarkıcı
Rojin’den söz ediyorum.
Kendisi arkadaşımdı(r), zaman
zaman bir araya gelir sohbet ederdik. Benim televizyon
programlarıma da katıldı pek çok kez.
18 Ağustos
2104 tarihinde Türkiye gazetesinde o
haber çıkana dek.
Haberden bir gün öncesinde beni
aramıştı. Ağlayarak anlattı. Silopi’de kamplara
yerleştirilen Yezidilere yardım götürürken peşlerinde
bulunan koruma polisleri kaza yapıp
hayatlarını kaybetmişlerdi. Üç koruma polisinin de şehit olması
üzerine kahrolmuş ve üzüntüsünü ifade eden açıklamalar yapmıştı
basına.
Ölen polisler için üzüntü
bildirmek…
Ne ağır bir suçtu PKK’lıların
gözünde. PKK ve stepnesi HDP küfürler eşliğinde saldırmıştı
üzerine. Hatta ismini o zaman vermemişti ama şimdi
söyleyebilirim, PKK sempatizanı olarak bilinen şarkıcı
Ferhat Tunç usulen polislere üzüldüğünü belirttikten
sonra “Rojin’i tehdit eden yok, boşuna koruma
verilmiş” diye yazabilmişti. Demek ki kimin tehdit
edildiğini kaynağından biliyordu Ferhat Tunç.
Ferhat Tunç’un sözleri
üzerine Rojin şu bilgiyi de verdi
bana:
"Ben istemez miyim yanımda
tanımadığım koruma polisleri olmadan özgürce, tek başıma dolaşmayı.
Kaç kere darbedildim, saldırıya uğradım. Van'da konser
vereceğim zaman aldığım tehditler üzerine Selahattin Demirtaş'ı
arayıp yardım istedim. Bugün demokrasiden dem vuran Demirtaş bana
'Tabandan senin AKP'li olduğuna dair bir algı var'
demişti. O zaman anlamıştım üzerime yönelik
saldırıların arkasında bir karar olduğunu."
Demirtaş sırrı ifşa etmişti.
Âdeta “Seni biz tehdit ediyoruz çünkü ayağını denk
alman gerekiyor” demek istiyordu utanmadan, yüzü
kızarmadan.
Rojin ile bu konuştuklarımızı
yazdım ve ertesi gün de Türkiye gazetesinde
yayınlandı. Aşağıdaki linkte(*) detaylı
okuyabilirsiniz.
Haber tüm internet sitelerinde
yer buldu. Özellikle Demirtaş’ın 'Tabandan senin
AKP'li olduğuna dair bir algı var' sözleri
kıyameti koparmıştı. Bunu, yazının yayınlandığı günün öğleden
sonrasında Rojin beni telaşla aradığında anladım. Kızgın bir
sesle “Fuat sen ne yaptın, ben sana bu anlattıklarımı
yayınla dedim mi?” diyordu.
Şaşırdım, “Nasıl yani, sen beni ne diye aradın ki,
sadece dertleşmek için mi?” diyecek oldum.
Dinlemedi.
Asıl mesele birkaç dakika sonra
döküldü ağzından. PKK’lılar ve HDP’liler, hep
birlikte en üst kademesinden paryasına
dek saldırı başlatmıştı. Telefon açıp
tehdit ediyorlardı. Anlamıştım. Sözün bittiği
yerdi. PKK yine en etkili silahını kullanıyordu; ölüm
tehdidi! Dediği gibi kaç kere darbedilmişti ve zaten
o zamanki adıyla TRT 6’te program yaptığı
için kara listedeydi.
Ne yapabilirdim ki, tereddüt bile
etmeden, “Bir açıklama yap Rojin, ne istersen yaz, ben
sesimi çıkarmam” dedim. O da
hemen “Koruma polislerinin ölümü ve diğer konularla
ilgili olarak sosyal medya hesaplarımın dışında bir açıklamam
olmamıştır” diye açıklama yaptı.
Haber çıktığında yamulan PKK ve
HDP aradığını bulmuştu. Terörün çirkefinde
debelenen Demirtaş ve HDP arkasına PKK’yı
alarak, tek başına ayakta durmaya çalışan bir insanı,
bir kadının ölüm tehditleriyle geri adım
atmasından kendilerine haklılık
devşiriyorlardı ahlaksızlığın limitlerini
zorlayarak.
Sonra “Basın
açıklamaları”na baktım. Hırsızın ve
namussuzun “şeref namus”tan söz etmesi
gibi HDP de asılsız haber
yapmanın basın meslek etik kurallarıyla
bağdaşmadığını belirtiyordu. Şaka gibi.
Gazeteden beni
aradılar, “Ne yapalım” diye. Rojin’in ve
HDP’nin açıklamalarını olduğu gibi koymalarını istedim, öyle
yaptılar.
Ardından ne gazeteciliğim kaldı,
ne ahlakım, ne de yalancılığım. Tüm utanmaz ve şerefsiz PKK-HDP
sürüsü üzerime saldırdı.
Kimi “gazeteciler” bu açıklamaları
zevkle paylaştılar. Adam olmadıkları için sorma gereği bile
duymadılar. Çünkü ruhlarını PKK’ya
satmışlardı.
Sükûtumun ne anlama geldiğini
idrak eden gazeteci ya da siyasetçi var mıydı
bilemiyorum.
Bu gerçeği şimdi
açıklıyorum, çünkü soğumasını bekledim. Kandan
beslenenlerin üzerime attıkları çamurları silkelemenin vakti
geldi. O zaman susmuş olmamın
tek nedeni Rojin’in tehdit edilmesiydi.
Selahattin
Demirtaş denen vatan düşmanı ise kendisine tehdit
edildiğini söyleyen Rojin’e “Senin hakkında AKP’li
olduğuna dair algı” var demiş, tehditleri
arkalamıştı. Çünkü Selahattin
Demirtaş PKK’nın sivil
ayağında görev yapmakta. Zaten Kobani’den dolayı
ellerinde 53 insanın kanı var. O 53
insanın, PKK’nın katlettiği yüzlerce şehidimizin elleri de bu
dünyada ve ahirette iki yakasında olacak onun.
Rojin’e
not: Kusura bakma, gazetecilikte hatalarım belki
olmuştur ama üzerime atılı bu pisliği sırf senin hatırın ve
hayatınla ilgili kaygılarım nedeniyle kabullenmek zorunda kaldım.
Ama zaman aşımı geçti bana göre.
(*)http://www.turkiyegazetesi.com.tr/gundem/178845.aspx