Program ZDF televizyonunda.
Maybrit İllner adlı bir sunucunun moderatörlüğünü yaptığı siyasal
içerikli bir program. Konu Türkiye ve darbe girişimi sonrası olan
bitenler.
Pek çok konuk var. Onlardan biri PKK’ya verdiği destekle tanınan
Sol Parti milletvekili Sevim Dağdelen. Yalan olduğunu söylüyor
ısrarla ama pratikteki her eylemi bunu doğruluyor. Diğer Türkiyeli
ise Deniz Yücel. Sosyalist bir gazetede yazarken Türkiye aleyhtarı
haberleriyle Alman derin aklının dikkatini çekmiş, derhal aşırı
sağcı Die Welt gazetesinde görevlendirilmiş bir İngiliz Kemal.
Ve üçüncü Türk ise Almanya’da doğup büyümüş bir siyasetçi, Ak Parti
İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu. Kendisi aynı zamanda
Meclis İnsan Hakları İnceleme Komisyonu Başkanı.
Karşısında ikisi sözde Türk, 6 kişi var. Ayarlanmış seyirci hazır
bekliyor. Amaçları Mustafa Yeneroğlu’nu paralize edip manken gibi
oturtmak. Ama bu olamıyor. Derin bir entelektüel ve aynı zamanda
iyi bir hatip olan Mustafa Yeneroğlu, mükemmel Almancasıyla
hadlerini bildiriyor tek tek.
Programın videosunu aşağıda verdiğim linkten izleyebilirsiniz ama
konuyu getirmek istediğim yer başka. Alman Nazi genetiğinin yeniden
nasıl zuhur ettiğini, oryantalizmle ortaya karışık bir ahlaksızca
söylem geliştirdiklerini görebilme imkânı buluyoruz burada.
Kibirlerini ve aşağılayıcı tavırlarını görebilmek açısından çok
öğretici.
Maybrit İllner program esnasında konuyu OHAL’e getirerek “Gerekli
miydi bu?” diye soruyor.
Yeneroğlu, daha önce katıldığı pek çok Alman televizyonundaki
programlarda olduğu gibi bu kez de kendini beğenmiş, egosu yüksek
ve gizli ırkçı Almanlara aslında bilmeleri gereken durumu yeniden
net biçimde anlatıyor. Üstelik öyle çarpıcı örnekler veriyor ki
moderatör İllner rahatsız olup sözünü kesmeye, sözü başkasına
vermeye çalışıyor. Yeneroğlu bu yüzden sesini bir ton yükseltiyor
ve sözünü kesenlerin konuşmasına imkân vermiyor. Tam işte o sırada
Nazileri anlatan filmlerde gördüğümüz Gestapo subaylarını andıran
sıfatıyla, kısa adı CSU olan, aşırı sağcı Hristiyan Sosyal Birliği
Partisi Genel Sekreteri Andreas Scheuer lafa karışıyor ve aşağıdaki
konuşma gerçekleşiyor:
Scheuer:
“Burada karşılıklı otururken Alman toplumunun âdetlerine göre
hareket etmelisiniz.”
Yeneroğlu:
“Öyle mi? Bana Alman toplumunun âdetlerini mi öğreteceksiniz? Tabii
ben sizin gibi aydınlanmış olmadığım için. Hadi bana ideolojinizden
dersler verin.”
Son cümle Scheuer’in suratına atılmış bir tokat. Çünkü ideolojileri
Nazi ideolojisinin günümüze evriltilmiş versiyonu.
Alman toplumunun âdetleri. Yüksek medeniyetin simgesi! Daha
1940’larda 40 milyon insanı öldüren, 5 milyon insanı toplama
kamplarında yakan yüksek bir medeniyetin âdetleri.
Bu yaratıkların kökeni hakkında biraz daha fikir verelim
isterseniz.
CSU dediğimiz hükümet ortağı bu partinin kurucu Genel Başkanı Franz
Josef Strauβ.
Almanya’da 1970’li yıllarda bizim Kızıl Tugaylar diye bildiğimiz
RAF adlı terörist örgüt 34 kişiyi öldürdüğü zaman olağanüstü hâl
ilan edilmiş, bu örgüt üyeleri idam cezası olmadığı için hapis
cezasına çarptırılmışlardı. Ancak hepsi de “nedeni bilinmeyen
biçimde” cezaevinde “ölü bulunmuş”lar ya da “intihar” etmişlerdi.
Tıpkı 9 Türk’ü Alman gizli servisi BND’nin emriyle katleden Neo
Nazilerin teker teker “evlerinde kalp krizi geçirip” ölü
bulunmaları gibi. Çünkü NSU davasında tanıklık yapıp gerçeği
söylemelerinden korkuluyordu.