Ormana av için giden
avcı, epeyce gezindikten sonra birden karşısına
çıkan ayıyı görünce hemen tüfeğine davranmış.
Gözünü kırpmadan tetiği çekmiş ama o da ne? Tüfek ateş almıyor.
Bir, iki derken, çaresiz ayıyla baş başa kalmış.
Ayı yeri göğü sarsarak pat
pat gelmiş, veee avcıya...
Anladınız onu.
Gözünü intikam hırsı bürüyen
avcı ertesi gün bir daha gitmiş ormana.
Yine aynı, tüfek ateş
almamış.
Sonraki gün tekrar. Avcı
bildiği tüm küfürleri sıralarken ayı dile gelmiş:
“Anlaşıldı, sen bundan
hoşlanıyorsun. Ne yapalım, peki o zaman” demiş ve…
Gerisi malum.
Bu bir hikâye. Fıkra da
diyebilirsiniz. Ama kıssasından bir hisse de barındırıyor
kendi içinde.
Bu kıssayı CHP’li
Kemalist ve solcuların FETÖ
ile ilişkilerine benzetiyorum.
FETÖ’cüler, Kemalist
askerî vesayetçileri 1980’li yılların başından itibaren
uyuttular ve TSK’ya, yargıya, emniyete sızdılar. 15
Temmuz darbe girişiminde başı çekenler 1993 girişli
generallerdi. 28 Şubat döneminde de darbecilerle
araları iyiydi Fetullahçıların.
Evet, adamlar Kemalistler
sayesinde sızmıştı sızacağı kadar da AK Parti
döneminde sıvamasını yaptılar.
Avrasyacı Kemalistler tehlikenin
AK Parti olduğunu sanıp hâlâ hükûmeti darbe yoluyla
devirmenin plânlarını yaparlarken, FETÖ’cüler çoktan
bağlı oldukları ABD’den talimatı almışlardı. ABD, 1960’tan beri
darbe üstüne darbe yaptırıp kullandığı
Kemalistlerden Rusya ve İran ile
ortak prodüksiyonlarını fark ettiği anda
yüz çevirmişti. FETÖ’cülere “Temizleyin
bunları” talimatını
vermişlerdi. Fetullah’ın canına minnet. Ellerini
ovuşturdu, derhal, yargıdaki, emniyetteki, medyadaki ve TSK’daki
haşhaşileri harekete
geçirip Ergenekon’u, Balyoz’u Askerî Casusluk
vd. sırasıyla uygulamaya koydu.