PKK, tıpkı Paralel Yapı gibi karanlıkta yumruk atmayı tercih
ediyor. Son zamanlardaki yakınlıklarının sebebi bu; kan çekiyor.
Hendeklerden çok ümitliydiler. Paralel Yapı’nın emniyetçileri ve
yargı mensupları hazırlıklarına göz yummuş ve şikâyetler üzerine
durumu araştıran Ankara’yı da yanıltmışlardı bir süre. Gelgelelim,
PKK devletin sivil halk duyarlılığını istismar ederek ortalığı
yaktı yıktı ama bu arada güvenlik görevlilerinin operasyonlardaki
azami dikkati nedeniyle halkı kaybedince, iyice zıvanadan çıktılar
ve kentlerde katliamlar yapmaya başladılar canlı bombalarla.
Belli ki beyaz Türklerin majör kalemlerinden bir destek
beklentileri de kalmadı. Altan kardeşler, Ahmet İnsel, Hasan Cemal,
Aslı-Kadri gibi meczup taifesinin desteği ise çok anlamlı
görünmüyor gözlerine.
Cemil Bayık İngiliz gazetesine verdiği mülakattaki peş peşe
sıraladığı tehditlerle Türkiye’ye geri adım attırmayı umut ediyor.
Bunun için de katliamlarla ülkemiz insanlarını yıldırıp, ümitsizlik
ve çaresizliğe sevk ederek Erdoğan’ın ve AKP’nin devrilmesini
sağlayacaklar akıllarınca.
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü John Kirby’nin 17 Şubat’taki Ankara
katliamından sonra yaptığı açıklamada olduğu gibi Türkiye’nin meşru
müdafaa hakkı var.
Peki, bu hakkın kullanımı Türkiye Cumhuriyeti hudutları dâhilinde
mi geçerli?
Saldırı sınırın öteki yanından geliyor. O halde haddi aşana gereken
ders nerede verilecek?
Kim hesap verecek, kim bedel ödeyecek?
Lafı uzatmaya gerek yok. Bu dersin muhatabı belli. Katliamın faili
PKK-PYD-YPG ekseni.
Bu bedeli onlar ödeyecekler.
Bu bakımdan diyebilirim ki Suriye’nin kuzeyinde kurulacak bir
PKK-YPG devleti, muhatabı sık sık ziyaret etmek açısından son
derece elverişli bile olabilir.