Yazar Adalet Ağaoğlu’nun zengin bir iş adamının kızı ile bir
generalin oğlunun düğün gecesinde 12 Mart askeri darbesini
anlattığı kitabının adıdır “Bir Düğün Gecesi”. Yaşanan olayları ve
düğüne katılan kahramanlarının hesaplaşmalarını ve yüzleşmelerini
okuruz romanda. 12 Mart dönemine tanık olanlar açısından cazip bir
okumadır.
Paralel çetenin 15 Temmuz darbe girişimi bana Adalet Ağaoğlu’nun
çok severek okuduğum bu eserini anımsattı.
O gece düğün gecesiymiş hakikaten. Nasıl ayarlandıysa her şey.
Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Abidin Ünal Moda Deniz kulübünde
Muharip Hava Kuvvetleri Komutanı Korgeneral Mehmet Şanver’in
kızının düğününde.
Jandarma Genel komutanı Orgeneral Galip Mendi Gazi Orduevinde bir
düğünde.
Özel Kuvvetler Komutanı Tümgeneral Zekai Aksakallı’nın kanser
tedavisi olan bir arkadaşlarının düğününde. Ona “Komutanım sizden
başka kıdemli yok, hediye çekini siz takdim eder misiniz” denmiş ve
son bir yıldır düğüne bayrama katılmadığı hâlde gitmiş. Ve bakmış
ki tüm kıdemli komutanlar orada. Sonrası malum.
Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu da meğer o gece üst üste iki düğüne
katılmak üzere Ankara’ya gelmiş.
O gece düğünde olmayan bir kişi vardı ve o da Hakan Fidan’dı. Aynı
zamanda en ciddi eleştirilerin de muhatabı.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan kendisiyle görüştü. Açıkça “Darbe
haberini eniştemden aldım. İstihbarat zafiyeti var” dedi.
Herkes Hakan Fidan’ın görevden alınıp alınmayacağı ya da istifasını
konuşurken, eski Başbakan Ahmet Davutoğlu önceki gece bir
röportajda “Hakan Fidan’a suikast yapılacaktı, o sırada öyle bilgi
geldiği için Hakan Fidan Genelkurmay’a gidip bilgi veriyor” diyerek
ona sahip çıktı.
Bu da benim sorularım:
1- Hakan Fidan’a suikast ihbarı alındıysa benim bildiğim emniyet
birimleri haberdar edilir, Genelkurmay değil. Sonuçta MİT’in
başında olan kendisi. Neden bu ihbar değerlendirilip şüpheli
yerlere operasyon yapılmadı?
2-Oysa Hakan Fidan’ın Genelkurmay’a darbe ihbarı aldığı için
gittiği günlerce yazıldı, çizildi, konuşuldu, en yetkili ağızlar
tarafından söylendi. Buna Hulusi Akar ve kendisi başta olmak üzere
itiraz eden kimse olmadı. Şimdi nereden çıktı bu “Hakan Fidan’a
suikast yapılacaktı da onun için Genelkurmay’a gitti” hikâyesi?