YÖK 1981 yılında ülkenin üniversitelerini kontrol altında tutmak, istenmeyen “siyasi cereyanları” barındırmamak amacıyla 12 Eylül faşist cuntası tarafından kuruldu. Üniversitelerdeki özerklik ve özyönetim kaldırıldı. İlk işi üniversitelerde başörtüsü yasağı getirmek oldu. Ve tabii İmam Hatip okulu mezunlarına katsayı şartı konularak onların ancak fark dersleri vermeleri koşuluyla üniversitelere girebilmelerine imkân tanındı.2004 yılına kadar YÖK’ün yönetiminde Genel Kurmay Başkanlığı’nın bir temsilcisi de bulunmaktaydı.
Öylesine güçlü bir kurumdu ki üniversitelerin üzerinde, neredeyse taş üstünde taş, omuz üstünde baş bırakmıyordu.
Bu kesintisiz ve mutlak iktidar, beraberinde güç zehirlenmesini, kokuşmuşluğu ve çürümüşlüğü getirdi.
Üniversitelere sınavla girişlerde başaramayan avantajlı kesimlerin ve siyasetin en üst kademelerindeki isimlerle yakın ilişkiler kuranların çocukları, YÖK’teki çeteleşmelerin göz yumduğu üniversitelerdeki çeşitli kayırmalar, hukuksuzluklar sayesinde kendilerine bedavadan, kolay yoldan ikbal edindiler. Dirsek çürüterek, gecesini gündüzüne katarak çalışan ve yüksek puanlar tutturan çocukların haklarını çatır çatır yediler. Biri ikisi değil, tahminimiz yüzlercesi hukuk dışı yollarla üniversitelere kapağı attılar.
Yan yollar neydi?
En bilineni Kıbrıs’ta pıtırak gibi ortaya çıkan iki yıllık, 4 yıllık üniversitemsi okullar. Parayı bastıranın kabul edildiği, eğitim kalitesi çok düşük, bu yüzden YÖK tarafından bile tanınmayan bu okullardan şimdi anlıyoruz ki pek çok yasa dışı yatay geçiş olmuş.