Dün en yakın dostlarımdan biriyle
ortak bir kadın arkadaşımızın yaptığı hatayı
konuşuyorduk.
“Onun kadar zeki bir
kadın bu yanlışı nasıl yapar?” diyecek
oldum.
Lafı ağzımdan aldı.
“Unutma, bahsettiğimiz
kişi bir kadın. Zeki kadın, OKSİMORON kavramı için en uygun
örneklerden biridir. Çünkü kadın söz konusu olunca duygu faktörü
hep atlanır...”
Hak verdim.
Oksimoron; Türkçeye Fransızcadan
geçen ve Yunanca oxus (keskin) ve môros
(aptalca) sözcüklerinden meydana gelen bir kelime.
Yani, oksimoron, tamamen zıt iki kavramın bir arada
kullanılmasıyla oluşan
ifadelere deniliyor.
Birkaç örnek:
Köşeli daire, zararsız yalan,
korkunç güzel, yaşayan ölü, orijinal kopya, milliyetçi sosyalizm,
sabit değişken, bilim-kurgu...
Kadınlar cephesinden bakalım.
Yine onların çok sık kullandığı “Doğru
erkek” tanımı. Tam bir oksimoron.
Peki, Muharrem İnce
nasıl bir oksimoron örneği olabiliyor?
Kemal Kılıçdaroğlu bundan 10 gün
önce gösterilecek “çıldırtıcı” adaydaki
özellikleri sıralamıştı:
1-Ekonomiyi iyi
bilen
2-Kavgacı
olmayan
3-Başarı hikâyesi olan
biri.
Ve dün de Cumhurbaşkanı adayını
resmen açıkladı:
Muharrem
İnce!
Şimdi yukarıdaki numaralandırmayı
ona göre yapalım.
Muharrem İnce
kimdir?
1-Öğretmen
2-Kavgacı
3-Başarı öyküsü
yok.
Beklenen niteliklerle alakası
yok.
O hâlde Muharrem İnce’nin
kendisi beklentileri karşılamayan cumhurbaşkanı
adayı olarak tam
bir OKSİMORON’dur.
70’LERİN SÖYLEMİ VE ZAYIF
BİR İÇERİK
Dünkü törene
gelince.
Kemal
Kılıçdaroğlu’nu hayli rahatlamış olarak
gördüm Muharrem İnce’yi takdim etmeden önce.
Sırtından büyük bir yükü atmış
gibiydi. Partisinin genel başkanlık koltuğunu bırakmayacak olmanın
getirdiği tasasızlıkla siyasi hayatının en iyi konuşmalarından
birini yapıyordu. Yüzü gülüyordu. Sonunda konuşmasını bitirip
salona, ön sıralara doğru seslendi: “GEL BAKALIM
MUHARREM!”
Cumhurbaşkanı adayını böyle
çağırmasını “Yoldaşça ve tam bir sosyal demokrat
söylem” diye niteleyenler olabilir ama bana yine de
çok tuhaf geldi.
Yıl 2007. Tayyip
Erdoğan Abdullah Gül’ü nasıl takdim etmişti
hatırlayın:
“Bu hareketi beraber
kurduğumuz Abdullah Gül kardeşim.”
Muharrem İnce’nin törendeki ilk
işi CHP rozetini
çıkarmak oldu.
İnce “Partili
rozetimi çıkarıyorum ve bundan sonra tarafsız ve 80 milyonu
kucaklayacak bir Cumhurbaşkanı
adayıyım” dedi.
Tıpkı pagan dini
mensuplarının arınma ayini gibi. Parti rozetini
çıkarıyorsun, pat tarafsız oluyorsun. Takıyorsun, anında taraflı ve
partili oldun!
Çok güzelmiş
vallahi...
“İFTİRANIN DANİSKASINI
ATARIM, DANİSKASINI”
İnce’yi şimdiye dek daha çok
parti içi mücadelede yaptığı konuşmalarla tanıdık ve beğendik. Ama
Cumhurbaşkanlığı için Kılıçdaroğlu tarafından aday gösterildikten
sonra yaptığı konuşma tam bir hayal
kırıklığıydı CHP’li seçmen açısından. Öğretmenlik
anılarından başlayıp konuyu bugüne bağlamak istedi ama ilk
başlardaki heyecan giderek azaldı ve söndü. İnce konuyu dağıttıkça
dağıttı, odaklanamadı ve bu arada gaf yapmak için
nasıl bir canlı bomba olduğunu, Genel
Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu bile
aratmayacağını daha ilk cümlelerinde ortaya
koydu.
“Meydanlarda ekonomi,
eğitim, tarım, siyaset konuşacağız diye düşünüyorum. Biz kavga
edeceğiz, sana iftira atacağız, seni yıpratacağız, kavga edelim
diyorlarsa, DANİSKASINI yaparım,
daniskasını...”
Kutlamak gerekir
bu açık sözlülüğü nedeniyle Sayın
İnce’yi.
İftira atmak bir ahlaksızlıktır.
Eğer “Ben iftiranın daniskasını
atarım” diyorsa ve bunu başkasının davranışına bağlı
olarak kendinde HAK olarak görüyorsa, demek ki ahlaki
çizginin öteki yanına geçebilmesi için birinin
Muharrem İnce’ye iki çift laf etmesi
yeterli olacak.
Ahlakı ve karakteri bu denli
pamuk ipliğine bağlı ama sürekli dürüstlükten ve ahlaktan dem vuran
Muharrem İnce bir AHLAKLI
İFTİRACI olarak
da oksimorondur.
SON SÖZ: TAKLİTLER ASLINI
YAŞATIR
İnce gırtlağını yırtarcasına
konuştu. Bağırdığında “iyi
konuştuğunu” sanıyor olmalıydı ama kulakları
tırmaladı.
Ne kadar bağırsan faydasız
eğer samimiyet yoksa.
Salonda kendisini dinleyen ve
konuşmanın da ilk beş dakikasından sonra tansiyonu düşen
partilileri coşturmak için kullandığı retorik ise bir Erdoğan
özentisi olmaktan öteye gidemiyordu.
Hadii, hazır mısınız? Hep
beraber.
Bir
çiviii…
Duyamadım bir
çiviiii.
Bir
çiviiii!
Eh biraz
oldu.
Bir çivi yoksa nal
olmaz…
Böyle giden bir nakarat. Bu
memleketi kurtaracak yiğit olduğunu söylüyor sonunda.
Nafile çaba, olmuyor. Var mı
o “Beraber yürüdük biz bu yollarda” diye
başlayan dizelerdeki heyecanı yakalayabilecek güçlü
dizeler?
Yoksa unut gitsin çivileri
nalları.
Bir de hep birlikte Kemal Bey,
eşi Selvi Hanım, Muharrem İnce ve eşinin
sahneden partililere
karanfil atmaları.
Bu kadar taklit ve
intihal millete Erdoğan’ı
hatırlatır ve puanı ona yazar. Benden
söylemesi.