Devletin istihbarat
teşkilatlarının işi kolay değil. Bir yanda CHP’nin içeride temsil
ettiği Batı
ikiyüzlülüğünün “demokrasi” çifte
standardı, diğer yandan PKK’dan FETÖ’ye ve DEAŞ’a uzanan terör
tehdidi.
Çifte standart lafını boşuna etmiyorum. Fransa iç ve dış istihbarat birimleri üç gazeteciyi “Devlet sırlarını sızdırmak ve deşifre etmek” suçlamasıyla gözaltına aldı. Fransa İçişleri Bakanı Bernard Cazeneuve üç kişinin gazetecilik işinden soruşturulmadığını açıkladı.
Çifte standart lafını boşuna etmiyorum. Fransa iç ve dış istihbarat birimleri üç gazeteciyi “Devlet sırlarını sızdırmak ve deşifre etmek” suçlamasıyla gözaltına aldı. Fransa İçişleri Bakanı Bernard Cazeneuve üç kişinin gazetecilik işinden soruşturulmadığını açıkladı.
Üç gazeteci Radio
France ve Disclose adlı
internet sitesinde ele geçirdikleri Savunma Bakanlığı
bünyesindeki Askerî İstihbarat Şubesine ait 25
Eylül 2018 tarihli gizli bir belgeye dayanarak haber
yapmışlardı. Haberde Fransa yönetiminin Suudi
Arabistan ve BAE'ye sattığı silahların Yemen'de Husilere karşı
kullanıldığı, toplam 52 saldırıda da 35 sivilin hayatını
kaybettiği belirtilmişti.
Paris
Savcılığı Fransa Savunma Bakanlığı’nın başvurusu
üzerine bu üç gazeteci hakkında soruşturma başlattı.
Ama aynı Fransız
devleti MİT tırları yayınıyla Türkiye
Cumhuriyeti’ne ait devlet sırlarını yayınlayan firari
vatan haini Can Dündar’a ödül verdi.
Batı için ikiyüzlülük karakterlerinin kalıcı bir özelliği.
Batı için ikiyüzlülük karakterlerinin kalıcı bir özelliği.
Sonuçta üç gazeteci de gözaltına
alındı DGSE’de ifade verdiler. Fransız
istihbaratı DGSE (Direction Generale de
la Securite Exterieure) hiç affetmiyor. Demokrasi, hak, hukuk
kavramları, millî güvenlik söz konusu
olduğunda gak guk ve otokrasi oluyor.
DGSE’nün mottosu tam da bu durumu anlatıyor:
“Zaruretin kanunu dayattığı her yerde hazırız."
Neymiş efendim? DGSE, istediğinde ve zaruret hâsıl olduğunda “kanun benim” diyebiliyormuş. Ne zaman? Millî Güvenlik söz konusu olduğunda.
Bu yüzden Sarı Yelekliler eylemlerinde 20 kişi de ölür, 2000’den fazla insan da tutuklanır ve Fransa’da kimsenin umurunda olmaz.
Sadece MİT tırları değil. Türkiye’de bir kozmik oda felaketi de yaşandı. Şimdi bir benzerini İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde yaşıyoruz. İBB geçici Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun talimatıyla veri tabanını kopyalamak için üç kişinin görevlendirildiği işitilince devlet meseleye el koydu ve mahkeme kararıyla bu eylemin durdurulmasına karar verildi. Ancak gelgelelim vahamet bitmedi. Tebligat gidene kadar kopyalamanın devam ettiği belirtiliyor. Üstelik bağımsız görevli denilen kişi CHP’li bir danışman ve aynı zamanda Ekrem İmamoğlu’nun kankası çıktı.
DGSE’nün mottosu tam da bu durumu anlatıyor:
“Zaruretin kanunu dayattığı her yerde hazırız."
Neymiş efendim? DGSE, istediğinde ve zaruret hâsıl olduğunda “kanun benim” diyebiliyormuş. Ne zaman? Millî Güvenlik söz konusu olduğunda.
Bu yüzden Sarı Yelekliler eylemlerinde 20 kişi de ölür, 2000’den fazla insan da tutuklanır ve Fransa’da kimsenin umurunda olmaz.
Sadece MİT tırları değil. Türkiye’de bir kozmik oda felaketi de yaşandı. Şimdi bir benzerini İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde yaşıyoruz. İBB geçici Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun talimatıyla veri tabanını kopyalamak için üç kişinin görevlendirildiği işitilince devlet meseleye el koydu ve mahkeme kararıyla bu eylemin durdurulmasına karar verildi. Ancak gelgelelim vahamet bitmedi. Tebligat gidene kadar kopyalamanın devam ettiği belirtiliyor. Üstelik bağımsız görevli denilen kişi CHP’li bir danışman ve aynı zamanda Ekrem İmamoğlu’nun kankası çıktı.
Endişe şu:
Devlete ait mahrem bilgilerin olduğu veri tabanı Pensilvanya’ya, Kandil’e ya da DHKP-C’ye ulaşır mı?
CHP’de tuhaf hâller bitmiyor. Misal Canan Kaftancıoğlu örgüt korumasından, Bülent Kuloğlu tabancasını kullanmaktan söz ediyor.
Aykut Erdoğdu, Mahmut Tanal, Sezgin Tanrıkulu, Özgür Özel gibi derin CHP’nin megafonu olan bu isimler PKK ve FETÖ ile çok etkin mücadele verdikleri için Hulûsi Akar, Süleyman Soylu ve Selçuk Bayraktar’a çok öfkeliler. İki ismi de hedefe koydular. Sanki birileri onlara “HDP-PKK ile ittifakın gereğini yapın” diyor.
Çubuk olayını, buradan bakarak okumak gerekir.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun bana göre Akkuzu köyündeki şehit cenazesine gitmeye niyeti yoktu. Ama İstanbul seçimlerinin yenilenebilme ihtimali ortaya çıkınca etekleri tutuştu. PKK’lı katiller tarafından dört askerimizin şehit edilmesinin aleyhlerine puan olarak yazılacağını da biliyorlardı. Dolayısıyla bu döngüyü tersine çevirmek, bu cenaze üzerinden bir mağduriyet devşirmek istediler. Bunun yolu da Kılıçdaroğlu’na cenazede saldırılmasından geçiyordu. Ancak şehit cenazesine gideceğinden güvenlik güçlerinin haberi olursa tedbir alınabilir, plan suya düşebilirdi!
Devlete ait mahrem bilgilerin olduğu veri tabanı Pensilvanya’ya, Kandil’e ya da DHKP-C’ye ulaşır mı?
CHP’de tuhaf hâller bitmiyor. Misal Canan Kaftancıoğlu örgüt korumasından, Bülent Kuloğlu tabancasını kullanmaktan söz ediyor.
Aykut Erdoğdu, Mahmut Tanal, Sezgin Tanrıkulu, Özgür Özel gibi derin CHP’nin megafonu olan bu isimler PKK ve FETÖ ile çok etkin mücadele verdikleri için Hulûsi Akar, Süleyman Soylu ve Selçuk Bayraktar’a çok öfkeliler. İki ismi de hedefe koydular. Sanki birileri onlara “HDP-PKK ile ittifakın gereğini yapın” diyor.
Çubuk olayını, buradan bakarak okumak gerekir.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun bana göre Akkuzu köyündeki şehit cenazesine gitmeye niyeti yoktu. Ama İstanbul seçimlerinin yenilenebilme ihtimali ortaya çıkınca etekleri tutuştu. PKK’lı katiller tarafından dört askerimizin şehit edilmesinin aleyhlerine puan olarak yazılacağını da biliyorlardı. Dolayısıyla bu döngüyü tersine çevirmek, bu cenaze üzerinden bir mağduriyet devşirmek istediler. Bunun yolu da Kılıçdaroğlu’na cenazede saldırılmasından geçiyordu. Ancak şehit cenazesine gideceğinden güvenlik güçlerinin haberi olursa tedbir alınabilir, plan suya düşebilirdi!