CHP’liler ve HDP’liler epey süre “Acaba AK Parti-MHP koalisyonu
olur mu?” telaşına düştü.
Bu seçenek çoğu kesimin korkulu rüyası. CHP’li gazetecilerden Can
Ataklı dostumuz, korkusunu MHP lideri Devlet Bahçeli’nin,
ülkücülerin sokak gösterilerindeki vandallığını âdeta savunurcasına
“Hepsi çekik gözlü, Çinliyi Koreliden nasıl ayırt edeceksin”
sözlerine atıfta bulunarak “Çinliyi Koreliden ayırt etmek kolay da
AKP’liyi MHP’liden nasıl ayırt edeceğiz?” diye dile getirmiş. Daha
doğrusu bu içerikteki bir caps’i retweet etmiş. Ona, eski
hukukumuza dayanarak takıldım:
“Biz de HDP’liyi CHP’liden ayırt edemiyoruz, seninki de sorun
mu?”
Bahçeli’nin, Kemal beyin fiyakasını bozmasıyla HDP’lilere âdeta
“Ben CHP ile koalisyon yapma ihtimalini sevdim” dedirten pembe rüya
sona erdi ve yüzde 60 ham hayali de yerle yeksan oldu.
CHP, yüzde 60’ı gündemde tutmakla yüksek pazarlık gücüne sahip
olmak ve elini güçlendirmek istiyordu. Yoksa asıl hedefin AK
Parti-CHP koalisyonu olduğunu bilmeyen yoktu. Çünkü emri büyük
yerden gelmişti. Kemal Kılıçdaroğlu’ndan Haluk Koç’a ve Engin
Altay’a dek değişen söylemlerin alt okuması bu gidişi işaret
etmekteydi.
Ancak gelgelelim AK Parti içinde CHP ile koalisyona sıcak
bakmayanların da hayli güçlü olduğu bir başka gerçek. Sebep,
güvensizlik, doku uyuşmazlığı, CHP’nin disiplinsiz yapısı ve
devletteki tecrübesizliği. Melih Gökçek ve Savcı Sayan’ın
geçtiğimiz günlerde yayınladığı CHP planı iddiaları da bu
güvensizliği pekiştiriyor.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, sayın eşi Sare hanımın dediği gibi
gerçekçi bir siyasetçi. Görevi aldıktan sonra ilk randevuyu Kemal
Kılıçdaroğlu’ndan istedi.
Başbakan, CHP ile koalisyonu isteyen yerli ve uluslararası
odakların kim olduklarını, neyi hedeflediklerini, Türkiye’nin
geleceğini hangi şartlarla masaya getirdiklerini, kafalarındaki
arka planı gayet iyi seziyor ve biliyor.