Anlayamadığım ve çözemediğim bir bariyerle karşılaştığım için Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’la bir araya gelemedim henüz. Ama bu imkân olsaydı kendisine bizzat sormak isterdim “onlar”la ilgili düşüncelerini.
Hakikaten şaşkınlıklar içindeyim.
Bu kıvraklık, bu nedamet gösterileri ve ani dönüşler için söylenecek her kelime kifayetsiz kalıyor.
Sandığın gücü bu galiba.
Cumhurbaşkanı’nın yurt dışında gideceği ülkenin bile belli olduğunu yazanlar, ağır hakaretlerden kendisini mahrum bırakmayanlar, artık onun stratejik dehasından bahseder hâle geldiler. En sert ve kıyıcı kelimelerin sahipleri ise artık ülkenin istikrara ve huzura ihtiyacı olduğunu, bunun Erdoğan’ın liderliğiyle sağlanabileceğini, yine ecnebi ağabeylerinin gazetelerine atfen yazar oldular. Tansu’nun kocası değişimin öncüsü olmuştu; “Bundan sonra iyi yaptıklarını öveceğim” diyerek. Kedi Sekter’in babası da Cemaat’e giydirdi bayram değil seyran değil. İçlerinden bir diğeri dün “Kimseyi cahillikle suçlamaya hakkımız yok” diye yazdı. Daha birkaç ay önce “Muhammed bunları görseydi Müslümanlığı icat etmezdi” diyordu oysa.