Herkesin hayatında aşina olduğu
bir matematik
problemi bulunur.
Benim kıl olduklarım var. En
başta gelen de iki trenin karşılaştıkları anda ne kadar yol
katettiğiyle ilgili olandır.
Böyle problemleri hiç çözemedim.
Çünkü hep trenlerin içindeki
insanları düşündüm ben. Nereden gelip nereye
gidiyorlardı? Eğer trendeysem, yol boyunca gözümün önünden akıp
giden evlerde yaşayanları tanımak istedim. Bir de uçsuz bucaksız
tarlalarda, arkasındaki sabanlarla ağır ağır toprağı
altüst edip ekime hazırlayan traktör sürücülerinin
yerine koydum kendimi.
Büyüleyiciydi.
Yıllar sonra anladım ki insana ve
toprağa dair problemleri çözmeye meyilliydim ben. Yaz tatillerimde
köye gittiğimde yalınayak dolaşma
takıntım da toprağa dokunmakla ilgiliydi zaten.
Traktör sürmek ise
Nazım’ın “Yalnayak” adlı şiirindeki
dizeleriyle aklıma gelirdi hep:
“Köylünün toprağa hasreti
var/Toprağın hasreti makinalar.”