O gece Pensilvanya’daki ışıklar sabaha kadar yandı. Barkovizyonu kurdurmuş, video konferans sistemini hazırlatmış ve karşısına geçmişti.
Keyifliydi. Eh, sonuçta “bizim çocuklar” işi bitirecek ve
başaracaklardı.
Buradan Trakya şivesiyle ve Orhan Kemal’in roman kahramanı Bekçi
Murtaza’nın unutulmaz tiradı ile devam etmek istedim nedense.
Zaten görmüşlerdi kurs, almışlardı abilerinden çok sıkı terbiye ve
disiplin. Ama aralarından çıkmıştı kapçık ağızlı birileri, gidip
aber vermişlerdi gül gibi azırladıkları darbeciği.
Bu yüzden darbe erkene çekilmişti ama Cumhurbaşkanı Tayyip
Erdoğan’ı aldıktan sonra iş kolaydı. Harekete geçilmişti. Askerî
helikopterlerle Erdoğan’ın kaldığı otele baskın yapılacaktı.
Her şey tamamdı. Gelgelelim sonrası için işler karışmıştı.
Asker kılıklı darbeci hainlerin kendi aralarındaki telsiz
konuşmaları bir kafa bulanıklığına işaret ediyordu ama sebebi
neydi?
“Bir karar verseler artık, alıp götürecek miyiz yoksa işi bitirecek
miyiz?”
Anlıyorduk ki talimat veren iki merkez vardı darbecilere.
Birinci merkez: “Alıp götürün, gözaltında rehin tutun”
İkinci merkez: “Yakaladığınız anda işini bitirin, görüntülerini
çekin ve paylaşın. Onun bir dakika bile hayatta kalması risk bizim
için” diyordu.
Açıklayalım.
Birinci merkez Pensilvanya’dan Fetullah Gülen, İkinci Merkez de
benim 15 Temmuz günü Türkiye’de olduğunu ve darbe girişimi
başarısız olduktan sonra 8 FETÖ’cünün helikopterle Yunanistan’a
kaçırdığını söylediğim Graham Fuller’di.
Fuller, on yıllar öncesinden başlayarak Fetullah’ın tasmasını
elinde tutan CIA’in eski Ortadoğu ve Türkiye Masası şefi. Esasında
“Bir numara” ondan başkası değildi.
Ancak Fuller, Pensilvanya’daki ruh hastasının şişkin egosunu hesaba
katmıyordu. Onun, yıllardır içinde öfke biriktirdiği Erdoğan’ı,
karşısında “aciz”, elleri kelepçeli ve süngüsü düşmüş bir şekilde
görüp diskur çekmek gibi bir hayali vardır. Bunun için darbenin
merkezi olarak seçilen Akıncılar Üssü’nde de bir video konferans
sistemi hazırlığı bulunmaktaydı.
İşte bu saplantısını tatmin etmek, darbeden bile önemliydi
tımarhanelik akıl hastası için. Hedef odaklı bir realist, vicdanını
sıfırlamış gözü kara bir kaşar ajan olan Fuller’den farklı talimat
vermesinin sırrı buydu.